Çukulata, Futbol, Mutluluk, Müzik, Egzersiz ve Aşkı Anlatan Tek Kelime: Endorfin

13

Geçen hafta milli futbolcumuz Gökhan Töre’yi omuzundan vurdular. Önce geçmiş olsun diyelim. Futbolla olan ilgim sınırlı olduğundan heral, haberin çok da üzerinde durmadım. Ama sonra Savaş Özbey’in Hürriyet’te ki yazısına gözüm takıldı ve okuyunca ilgimi çekti (1).

Aslında konu acayip klişe ögeleri barındırıyor. Milli futbolcumuz yan masadaki hatuna bakmış ve tipik olarak kadının yanındaki amcam bu durumların ve Türk filmlerinin olmazsa olmazı reaksiyonu göstererek önce kadınla tartıştıktan sonra racon gereği silahı çıkarmış. Sonrası malum.

Malum olan diğer konu ise haber sitelerindeki geyikler. “Evinde dinlenmesi gereken futbolcu gecelere nasıl akıyor?”, “Vurulduğunu 15 dk sonra anlayacak hale nasıl geldi?”, “Hiç bu işlerden anlamıyorlar, alemde başkasının yanındaki hatuna bakılır mı?” gibi ve alkolün zararlarını anlatan, timsahın gözyaşları ile biten geyikler.

Hatta başka futbolcuların yakın zamanda, özellikle maçtan sonra gittikleri benzer mekanlarda karıştıkları olaylardan örnekler verilen yazılar da bulabilirsiniz.

Beni şaşırtan ve ise Savaş Bey ve bazı internet sitelerindeki meslektaşlarının, Gökhan Töre’nin vurulduktan 15 dakika sonra bunu anlamasını hayretle karşılamasıydı.

Hatta yazıdan bir alıntı yapalım: “Sorular herkesin kafasında net: Genç bir sporcu, dinlenmesi gereken bir maç akşamında vurulduğunu bile fark edemeyecek hale nasıl geliyor?”

Benim kafamda ise böyle bir soru yok. Olayın gelişmesi, futbolcuların tipik olarak maçtan sonra böyle mekanlara gitmesi, sağa sola sarkması, “Linda”lar ile yaşananlar, vurulduklarını çok geç anlamaları son derece normal.

Diğer klişelere sarılmadan sizler şimdiden söyliyeyim, konunun alkol ile de alakası yok. Ama çukulata ile, doyuma ulaşmakla ve en önemlisi sıkı fiziksel egzersiz ile acayip alakası var.

Benim anlamadığım bu düzeyde üstelik böylesi büyük paraların döndüğü bir mecrada, bu büyük paraların yatırıldığı oyuncuları koruyacak önlemlerin neden alınmıyor olduğu.

Neyse sanırım en baştan anlatmak lazım.

“Evvel zaman içinde Guillemin ve Schally isimli iki bilim adamı varmış…” diye başlamak en uygunu olacak.

1970’lerde yaptıkları çalışmalar Guillemin ve Schally isimli bilim adamlarına 1977 yılında Nobel Ödülü’nü getirdi. Nobel Ödülleri’nin tarihçesine baktığınızda, oldukça hızlı, kısa sürede verilmiş ödüller olduğunu söyleyebiliriz.

Bu iki bilim adamına böylesi hızlı ödül kazandıran keşif ise, oldukça küçük, protein yapısında bir molekül ailesine aitti; bu haylaz moleküllere “endorfin” adını verdiler.

Morpheus Yunan mitolojisinde düşler tanrısıdır. Babası uyku tanrısı hypnos ve annesi gece tanrıçası nyx’tir. İnsanların rüyalarına girebilme, onlara rüyalarında görünebilme yetkisine sahiptir” (2)

Adını hepimizin bildiği narkotik ilacın adı işte bu mitolojik tanrıdan gelir. Ve endorfinler ile moleküler yapısı neredeyse aynıdır. “Endo” Latince “iç, içimizden gelen” anlamında kullanılır. Anlayacağınız “endorfin” vücudumuzun salgıladığı yasal narkotiktir.

Kadın için ise endorfinler, özellikle beta-endorfin, normal adet görebilmek için şarttır. Kadının normal adet döngüsü içinde yumurtlama (ovülasyon) sonrası beta-endorfin salgısının yeterli düzeyde olmaması adetlerin düzenini bozabilir.

Bu kadarla kalsa iyi. Siz kadınlar söz konusu olduğunda endorfinden ile ilgili 2 önemli konu var ama birkaç paragraf sabretmeniz gerek. Üstelik özet geçeceğim yoksa bu yazı bitmez, kitap tadında devam eder.

Endorfinlerimizi tetikleyen temel ögeler; korku, aşk, müzik ve doyuma ulaşmaktır.

Ama bizim üzerinde duracağımız, endorfinleri salgılattıran en temel iki öge “düzenli fiziksel egzersiz, spor yapmak” ve “çukulata”dır. Sanırım kız istemeye giderken neden çukulata götürüldüğünü anlamışsınızdır J Çukulata yemek endorfin düzeylerini inanılmaz arttırır. (Bu arada endorfinler ile serotonin karıştırılmamalı) (3)

Endorfinler temelde beynimiz tarafından salgılanan ve bizi strese karşı koruyan maddelerdir. Herhangi bir kaza ya da yaralanma anında hipofiz bezi (beyincik) hızla endorfin salgılar. Benzer biçimde psikolojik olarak çektiğimiz “acı” sonrası yine endorfin salgılanır.

 Anlayacağınız fiziksel veya psikolojik her türlü “acı” beraberinde endorfin salgısını tetikler. Hatta kırmızı biber (isot vs) yediğinizde de endorfin salgılanır.

Diğer taraftan endorfin salgısını tetiklemek için illaki acı çekmenize gerek yok :-). Cinsel aktivite sonrası doyuma ulaştığınızda hissettiğiniz mutluluğun kaynağı da endorfinlerdir :-). Ve biz hep endorfinimizi en çok arttıran cinsel objemize yöneliriz 🙂

Tabii bu kadar değil. Kadınlar ve endorfin arasındaki özet geçeceğim 2 büyülü detayı vereyim;

1.Kadınlar menopoza girdiklerinde sıcak basmasının nedeni östrojenin azalması değildir. Östrojen tabii ki azalır ama bu azalma aynı zamanda endorfin düzeylerinin de düşmesine neden olur. Aslında sıcak basmasının altında yatan mekanizmalardan biri endorfin düzeylerindeki azalmadır. Menopozal dönemde egzersiz yapmanız bu nedenle çok önemlidir. Egzersiz yaptığınızda ya da östrojen aldığınızda sıcak basmanız azalır ya da ortadan kalkar. Çünkü endorfinleriniz artar.

2. Yaşanmış kaliteli cinsellik endorfin düzeylerini arttırır. Aşık olan kadında serbest testosteron düzeyleri artar, bu durum kadının libidosunu arttırır ve yaşanan kaliteli cinsellik beraberinde yüksek endorphin düzeylerini tetikler. Sonuçta aşık olan kadın neşeli ve ışıl ışıldır 🙂 (Dr.P.B. Rokade 2012)

Nasıl ama 🙂

Endorfin salgısını deli gibi arttıran diğer önemli “fiziksel aktivite” ise egzersizdir. 30 dakikadan fazla egzersiz yapmanız (hızlı yürümeniz, koşmanız) endorfin salgısını tetikler. Ama sadece koşmak değil, yürümek ya da ağırlık basmakta endorfininizi arttırır.

Başta da söylediğim gibi müzik dinlemek de benzer bir etki yarattığı için yapılan çalışmalar kişinin müzik eşliğinde yaptığı fiziksel egzersizlerin endorfin düzeyini daha çok arttırdığını göstermiştir. Kıssadan hisse; aerobiğin ya da step yapmanın yıllarca bu kadar revaçta olması boşuna değildir (4).

Benzer biçimde discolarda habire tepinmek bu nedenle insanlara iyi gelir. Hatta yapılan bir çalışmada vals yapmanın, koşmak gibi fiziksel aktivitelerden daha çok endorfin salgılattırdığı gösterilmiştir. (4)

Veee endorfin salgısının artması cinselliğinizi de tetikler. Spor salonlarında ya da discolarda cinselliğin varolmasının sebebi, yapılan geyikler falan hepsinin temelinde bu küçük peptit yapısındaki moleküller ve bu moleküllerin beynimizle beraber duygularımızda yarattığı değişimdir (5).

Ancak birkaç noktanın altını çizmek gerek. İlk olarak fiziksel egzersiz ve müzik ya da diğer saydıklarım herkeste aynı oranda endorfin salgılattırmaz, ikincisi cinsellik çok karmaşık dinamikleri olan bir eylemdir ve “hadi dans edelim, sevişelim argümanı” her zaman geçerli değildir 🙂

Savaş Bey’in yazdığı yazının başlığı “Gayrettepe Kafası” ama benim koyacağım başlık “Atlet Kafası” olurdu. Gerçekten hala tartışılan ancak “Cerebral Cortex” dergisinde 2008 yılında yayınlanan makale sonrası gerçek olduğu su götürmez bir tanımlama var; “Runner’s High”. (6)

Konu ilginizi çekerse fazla akademik olsa da okuyabilirsiniz. Oldukça ilginç ve insan üzerinde yapılan bu kadar kapsamlı ilk araştırma.

30 dakikanın üzerinde egzersiz yaptığınızda ve bunu tekrarladığınızda bir süre sonra salgılanan endorfinlere bağımlı hale gelirsiniz. Bu durumun normal benim, sizin gibi insanlardaki etkisi düzenli yapılan egzersiz olarak kendisini gösterir. Egzersiz yaptığınızda kendinizi iyi hissedersiniz. Ve bu eylemi tekrarlarsınız.

Bu durumun oturması için 3 hafta düzenli egzersiz yapmanız gerekir. Kişiden kişiye değişse de haftada 3-4 gün 30 dakikanın üzerinde yapılan egzersiz, daha sonra kişide sürekli yapma isteğini kamçılar.

Ancak özellikle uzun mesafe koşan atletlerde bu durumun, ortaya çıkan bağımlılığın, beyinde frontal korteks dediğimiz bizim sosyal davranışlarımızı kontrol eden merkezleri etkilediği, gerektiği gibi çalışmasını engellediği, öforik yani abartılı neşe, mutluluk içeren davranışlara sebep olduğu gösterilmiştir.

Bir anlamda kişinin kontrol mekanizmaları çalışmamakta, aşırı güvene ve gereksiz riskli davranışlara neden olmaktadır (6). Size de aşkı hatırlattı mı 🙂

Bu durum depresyon gibi hastalıkların tedavinde kullanılıyor olsa da, sporcularda  kimi zaman gereksiz doku travmasına neden olan aşırı egzersizleri tetiklemektedir. Araştırmalar aşırı egzersiz yapan kişide duygu durum değişimleri olduğunu göstermektedir (5,6).

Ancak vurgulanması gereken iki nokta var: 1. Böylesi bir değişim için profesyonel düzeyde spor yapmak gerekir; 2. Her sporcuda bu değişimlerin olması beklenemez. Araştırmalar daha önce vurguladığım gibi, profesyonel düzeyde olsun olmasın spor yapan her bireyde endorfin salgısının farklı olduğunu göstermektedir.

Sonuçta Gökhan Töre örneğinde olduğu gibi, bu genç atletlerin yaşadıklarını teorik bağlamda açıklayabiliriz. Maç boyunca kilometrelerce koştuktan, üstelik sürekli travmaya maruz kaldıktan sonra endorfin düzeyleri mutlaka tavan yapmaktadır. Ve bir de gittikleri mekanlarda dinledikleri müzik ve dans ettikleri hesap edilirse, endorfin düzeyleri düşmemektedir.

En azından bu durum neden vurulduktan 15 dakika sonra bunu anladığını, algıladığını açıklamaktadır. Benzer biçimde bu alemlerin temel kuralını hiçe sayıp “başkasının kızına” bakmalarını da açıklar. Gereksiz riskli davranışlar ve anlamsız bir özgüvene neden olan küçük protein yapısındaki moleküller  adeta damarlarına pompalanmaktadır.

Televizyonlarda futbolcuların kaç kilometre koştuğundan bahsediliyor ama bu fizyolojik etkiler hiç akla gelmiyor. Tabii ki Rıdvan Dilmen ve benzerlerinin aklına gelmeyecek. Bahsettiğim yorumcu tayfası değil.

Ama milyon milyon dolarların döndüğü bir dünyada, yardım alınacak, böylesi riskli davranışlarda bulunan sporcuları rapta zapta alacak, onları koruyacak profesyonellerin olduğuna inanıyorum.

Eh böylece en azından “alemlere akan, gece hayatı müdavimi” yaftasını bu çocuklara yapıştırmadan önce bir kez daha düşünürsünüz 🙂

Umarım sıkıcı olmadım. Endorfininiz bol olsun 🙂

Sevgi ve Saygı ile

İyi ki varsınız…

Kaynakça

  1. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26296808.asp

  2. http://tr.wikipedia.org/wiki/Morpheus_%28mitoloji%29

  3. http://www.medicinenet.com/script/main/art.asp?articlekey=55001

  4. http://healthyliving.azcentral.com/dancing-release-endorphins-5764.html

  5. http://psrcentre.org/images/extraimages/1211916.pdf

  6. http://cercor.oxfordjournals.org/content/18/11/2523.full

27 Nisan 2014 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 09 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.