Rahimi Almak ya da Almamak, Tüm Mesele Bu…

18

Rahim, Rahim Alma Ameliyatları ve Kadın Üzerine Etkisi ile İlgili Çeşitleme

Aysun Hanım ile yapış yapış sıcak bir temmuz günü fakültede polikliniğin serinliğine kaçıp sığınmış, çayımı yudumlarken tanıştım. Hiç unutmuyorum bir cuma günüydü ve saat de 3 falandı. Yaz, günlerden Cuma ve saat 3.

Bu üç bileşen, doğrudan “hastaneden kaçma” endikasyonunu içinde barındırdığı halde ben, Sevcan Hemşire ve diğer personel ile çay içip laflamak için poliklinikteydim. Kapıda tipik Türk filmi tiplemelerinden olan ve hasta eşlerine “girilmez beyim” beylik cümlesini buyuran Mustafa’nın günlük maceralarını dinlerken, Aysun Hanım içeri girdi.

Benimle konuşmak istediğini, fazla zamanımı almak istemediğini söyledi. “Buyurun” dediğimde sandalyeye ilişti. O saatte hasta kartı çıkarmak için yapılması gereken anlamsız bürokrasiyi es geçerek, “Anlatın lütfen” dedim.

Zaman içinde konuya bodoslamadan girmenin önemli özelliklerinden biri olduğunu anladığım hastam, “46 yaşındayım diye rahmimi aldırmak zorunda mıyım?” diye sorarak beni az buçuk dumur ettikten sonra devam etti “Neden ısrarla rahmimi almak istiyorlar, başka yolu yok muymuş?”.

Sorunca konuyu daha net anladım. Hasta hiç evlenmemişti, çocuğu yoktu ve 46 yaşında mebzul miktarda myom içeren bir rahime sahipti. Gittiği jinekologların hiç biri sadece myomları almayı istememişti. Fikrini sorduğu herkes rahmi tümden almayı önermişti. Bizim deyimimiz ile “histerektomi” yapalım demişlerdi.

Aslında meslektaşlarım haksız değiller. Birazdan detaylandıracağım gibi konuya saf, soğuk akademik bilgi bağlamında bakarsanız olay zaten net. Rahimi almanız, histerektomi ameliyatı yapmanız gerekiyor. Nedenlerini anlatacağım. Ama vurgulamak gerekir ki, yaşam o kadar da siyah / beyaz renklerden oluşmuyor. Hayatın içinde grinin tonları daha hakim. Hele kadınlar ve yaşamın dikenli yolları söz konusu olduğunda.

Bir konuyu netleştirelim; rahim tek bir işe yarıyor. Çocuk doğurmaya. İlginç ve muhteşem bir organ rahim. Ama çocuk doğurmak gibi bir niyetiniz yoksa, gereksiz. Bunun dışında inanın işlevi yok. Adet görmek hikaye. Adet kanaması dediğiniz şey, aslında yumurtalıklarınızda ortaya çıkan hormonal devinimin endometrium dediğimiz rahim içi dokuyu etkilemesi ve bu dokunun dökülmesi ile gerçekleşen bir durum.

Kısacası, büyükannelerin dediği “kirli kan gitti, temiz kan geldi” olayı sadece efsane Kanmayın.

Çocuğu taşıma ve doğum eylemi bağlamında ise rahim inanılmaz bir organ. Vücutta kendi hacmini 1000 katına çıkartabilen tek organ.

Çoğul gebeliklerde ise hacmini 3000-4000 katına kadar çıkartabiliyor. Dedim ya muhteşem. Öylesi bir damar ağına sahip ki, hacmini bu şekilde arttırabilecek kan hacmini vücuttan çekebiliyor.

Doğum sonrası özellikle ilk 48 saat hissettiğiniz kramplar aslında rahimin normal boyutuna dönerken kasılmasına bağlı. Yine doğum sonrası ayaklarda oluşan şişmeler de, rahim küçülürken dolaşıma verdiği kan hacmine vücudun adapte olamaması ve ödem meydana gelmesinden kaynaklanıyor.

Ve kalp hastası gebelerde ilk 24 saat çok tehlikelidir zira dolaşıma rahimin küçülmesi sırasında verilen kan hacmi öyle çok olur ki, hasta hızla kalp yetmezliğine girebilir. Kalp hastası gebede ilk 24-48 saate dikkat!

Evet rahim sadece gebelik için gerekli bir organ. Eh bu durum, erkek egemen ve kadının adeta “mutlaka” çocuk doğurması gereken bir varlık olarak görüldüğü toplumumuzda, kaçınılmaz olarak önemini arttırıyor.

Ama bu kadar basit değil. Dini açıdan da önemli. “Rahim” Allah’ın sıfatlarından biri. Doğurganlığı, yaşam vermeyi simgeliyor. Bu nedenledir ki, Anadolu’da Rahim adı verilen erkek çocuklar var. Benim hatırladığım ünlü bir futbolcu bile vardı (ki ben futbolla hiç ilgilenmem, yine de hatırlıyorum).

Sadece müslümanlar açısından da değil. “Da Vinci Şifresi”ni hatırlayın. Tüm roman boyunca, uğruna korkunç cinayetler işlenen ve sürekli aranılan “kutsal kase”nin, aslında rahmi ve dolayısıyla “Kadın”ı simgeleyen bir sembol ve aranılanın İsa’nın eşi Magdelana olduğu anlaşılır kitabın sonunda. İlginçtir.

Sonuçta doğurganlığı ve yaşamı simgeler rahim. Anadolu’da hiç sevmediğim bir söz vardır. İlk olarak mecburi hizmette duymuştum. “Rahim gider, kadınlık biter” demişti hastalardan biri. Acımasız bir sözdür. Rahimin alınması kadının cinselliğini asla etkilemez. Sorun adet görmeyen kadının menopoza girdim zannetmesidir. Oysa yumurtalıklarınız durduğu ve işlevsel olduğu sürece adet görüp görmemenizin önemi yoktur. Menopoza girmiş olmazsınız.

Ancak jinekolog rahimi alıp almamayı tartışırken, kadının üzerinde baskı oluşturan tüm bu sosyal, dini, psikolojik faktörleri düşünerek farklı çözümler sunabilmelidir.

Aysun Hanım’da farklı değildi. Çocuk doğurmamıştı ve rahmini aldırmak istemiyordu. Bu son derece anlaşılır bir durum. Doğurganlığa dair umudunu taşımak isteyen, bu nedenle rahimini aldırmak istemeyen kadınlardandı.

Bazı kadınlar gelirler ve çocukları olmasa da alın şunu kurtulayım derler. Ama bir grup kadın ısrarla rahimlerini aldırmak istemezler. Bu vurgulamaya çalıştığım gibi “umutları”na dair psikolojileri ve/veya beden imgeleri ile ilgilidir. Anlamak gerekir.

Peki meslektaşlarım neden bu kadar ısrarlıydı? Hasta 46 yaşında yani çocuk doğurması (en azından kendi yumurtaları ile) neredeyse imkansız ve myomları olan bir hastada riskli ameliyat yapmak istemiyorlardı.

Myomektomi, rahimi koruyarak sadece myomların alınması ameliyatıdır. Hastanın kanama ihtimali fazladır. Sıklıkla kan vermek zorunda kalırsınız. Bunu hastaya uzun uzun anlatmak gerekir. Üstelik rahim durduğu için myomların tekrarlama riski de vardır.

Sonuçta gereksiz risk olmak istememeleri, hele son TCK’dan sonra, gayet anlaşılır bir durumdur.

Benim bakış açım ise temel bir düstura dayanır. Hastaya tüm riskleri, olasılıkları anlattıktan sonra beylik cümleyi söyler, “Vücudunuz ile ilgili tüm kararlar size aittir. Bana düşen size doğru bilgileri ve farklı seçenekleri olabildiğince tarafsız biçimde anlatmaktır” derim.

Aysun Hanım’a da aynı cümleyi sarf ettim. “Düşüneceğim” dedi ve gitti. Pazartesi günü beni aradı ve rahimini korumak istediğini söyledi. Myomlar rahimin iyi huylu tümörleridir. Kötü huylu olma ihtimalleri son derece düşüktür.

Ameliyat 3.5 saat sürdü. Ameliyat sırasında 1Ü ve sonrasında 1Ü kan verildi. Ameliyat hemşirelerim bolca kulağımı çınlattı; “Amma gereksiz ameliyat v.s. v.s. ”

2 gün sonra taburcu olan Aysun Hanım’ı kontrol için gördüm bir ay sonra. Ama bir daha haber almadım. Taa ki soğuk bir aralık gününe kadar. Aradan 4 ay kadar geçmişti sanırım. Yanında sonradan eşi olduğunu öğrendiğim bir bey ile geldi. Yüzü ışıl ışıldı.

“Nasılsınız?” dedi ve devam etti “Ameliyattan sonra moralim bozuldu, yurtdışına giden bir tura katıldım. Tur sırasında Ergin Bey ile tanıştım. Evlendik. İkimiz de çocuk istiyorduk ve yurtdışında “ovum donasyonu” ile gebe kaldım. Şimdi 2 aylık hamileyim. Ameliyatımı yaptığınız gibi gebeliğimi de izler misiniz?” dedi.

Aysun Hanım’ın gebeliğini izledim ve çocuğunun ebesi oldum. Bu öyküyü katıldığım bir televizyon programında canlı yayında anlattım. Ve orada da aynı soruyu sordum: “Değişen günümüz dünyasında, kadına rahmini alalım söylemini o kadar rahat dillendirebilecek miyiz?”

Bu Pazar (18/08/2013) saat 20.30 canlı yayında “Myomektomi” ameliyatlarını dilim döndüğünce anlatacağım. 18 yaş üzeri katılımcılar izleyebilecek zira sizlerle bazı videoları paylaşacağım. Oldukça görsel bir sunu olacak.

Facebook ve internet üzerinde canlı yayın yapmanın belli zorlukları var. Bir kere çok fazla faktörün yolunda gitmesi gerekiyor. Gün içinde saat 16.00-18.00 arası kesinleşecek.

Bana Facebook üzerinden veya e-mail ile yayın saatine kadar ve yayın sırasında sorularınızı yöneltebilirsiniz. Hepsine cevap vermeye çalışacağım. Fotoğraf ve videolar eşliğinde anlatmaya çalışacağım konular:
1. Myomektomi ameliyatları kimlere yapılmalı?
2. Nasıl, açık mı? yoksa laparoskopik mi yapılmalı? (videolarla örnekleyeceğim sizler için)
3. Gebelik ve myom olası riskler, ortaya çıkabilecek komplikasyonlar.

Pazar günü görüşmek üzere :-)) Kendinize dikkat edin

Sevgi ve Saygı ile
İyi ki varsınız…

Görsel: Walter Sauer (Belgian, 1889-1927); Open ArtGroup

Not 1: Ülkemizde başkasının yumurtası ile gebe kalmak (ovum donasyonu ile gebe kalmak) yasaktır! Hatta benim hastaya bunu teklif etmem bile hapis cezası gerektirir. Ama hepimizin bildiği gibi burası Türkiye ve her daim bir arka kapı vardır. “Suyu bulandırma” yeter anlayışı her daim ne yazık ki geçerlidir.

6 Ocak 2013 tarihinde konu ile ilgili yazdığım “BAŞKASININ YUMURTASI İLE GEBE KALMAK !” başlıklı yazıda konunun hukuki ve sosyal boyutunu okuyabilirsiniz. (https://www.facebook.com/photo.php?fbid=325585140880061&set=a.227103540728222.41299.192327907539119&type=3&theater)

Not 2: Kaynakça koymadım bu sefer merak edenler özellikle Speroff’un “Gynecological Endocrinology” kitabını karıştırabilir.

Not 3: “Rahimi Almak” mı? yoksa “Rahmi Almak”mı? TDK’da problemi çözemedi ben de kendimce bir orta yol buldum. Sevgiler…

18 Ağustos 2013 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 09 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.