Şehir Hastaneleriyle Beraber Sağlık Hizmetlerinde Kartelleşmeye Doğru

14

4 Temmuz 2014 günü haber sitelerine bir haber düştü: ““2014 Ocak-Haziran döneminde sağlık hizmetlerine ulaşma yüzde 4.26 zamlandı. Sezaryen doğum ücretindeki artış yüzde 7,90 oldu” (1)

Hemen ertesi gün ise Zaman Gazetesi’nden Çağlar Avcı’nın haberi dikkat çekiciydi: “Pazar günleri/ resmi tatillerde sigortalıların ücretsiz muayene olmasını yasaklayan SGK, şimdi de tatillerde doktorun yazdığı ilaç reçetelerini karşılamayacağını açıkladı. SGK sadece acil, hemodiyaliz ve onkoloji reçetelerinin bedelini ödeyecek.” 1 Nisan tarihinden itibaren, SGK Pazar ve resmi tatillerde zaten ilaç paralarını ödemiyordu ancak bu karar ile tatilleri de kapsam içine aldı (2).

Karar, 2014 yılı için 17 milyar lira global bütçe açıklayan SGK’nın bu sınırı aşmamak adına aldığı önlemlerden biri olarak değerlendiriliyor.

Ve iki gün sonra Sağlık Bakanı Sn. Müezzinoğlu’nun açıklaması geldi: “Son yıllarda özellikle yürütmeyi durdurma gibi birçok engellemelere rağmen nihayetinde geçtiğimiz hafta itibarıyla neredeyse bütün sorunlarımızı tamamen çözdük. Artık şehir hastanelerimizin önü açıldı. 20 bin yatak kapasiteli 20 civarında şehir hastanemizin ihalesini bu yıl sonuna kadar tamamlamayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde ülkemizin sağlık hizmetleri açısından fiziki mekan koşulları daha farklı noktaya, dünyaya örnek olacak noktaya gelecek. Şayet ülke istikrarında olağanüstü bir sıkıntı olmazsa 2018 yılında Türkiye, bütün yatak kapasitesini sıfırdan yapmış bir ülke noktasına gelecek.” dedi (3).

Ah sahi az daha unutuyordum bugün Hürriyet’te Şükrü Kızılot’un “Diyanet’ten satılık doktor” haberi oldukça dikkat çekiciydi. Gerçi hükümetimiz kadro satışını, ortaya çıkan abuk tablo sonucunda yasaklamıştı ama fark etmez Diyanet’e bir kıyak geçilmişti anlayacağınız (4).

Mübarek ayda bu ne berekettir diyebilirsiniz ancak üst üste gelen tüm bu haberler koca bir bütünün parçası ve sadece sağlık çalışanlarını değil Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm bireyleri yakından ilgilendiriyor.

Zira Sn.Bakanımızın verdiği tarih 2018 veya benim öngördüğüm tarih olan 2017’de, sağlıkta 2004-2005 yılında başlayan “dönüşüm” programı hidayete erecek ve böylece sadece büyük zincir özel hastaneler ile Sağlık Bakanlığı hastanelerinin varlığını koruyabildiği, doktorların vasıflı birer işçi hastaların ise toplumun hangi gelir grubundan gelirse gelsin “müşteri” olarak değerlendirildiği sistem, bir daha hangi parti iktidara gelirse gelsin asla değiştirilemeyecek biçimde kurulmuş olacak.

Resmin bütününe bakmadan önce birkaç noktanın üzerinde tekrar durmakta fayda var. 2 Eylül 2013 tarihinde bu sayfada yine ülkemizdeki sağlık sistemi ile ilgili bir yazımı paylaştım (5). Uzun bir analizdi ve aynı bu yazıda olduğu gibi biraz da kendim için kaleme almıştım.
Böylesi yazıları yazmak klişe deyimi ile “tarihe not düşmek” açısından önemli. Örneklemek gerekirse o yazımda özel hastanelere başvuran SGK’lı hastaların %200 fark ödeyeceğini yazmıştım. Bazı yorumcular buna inanmamıştı ama 2 ay sonra hayaldi, gerçek oldu. Şu anda SGK anlaşmalı özel hastanelerde hastadan, %200 fark alınıyor. Hatta daha fazlası alınıyor ama kimsenin gıkı çıkmıyor.

Anlayacağınız yazmak önemli en azından kendim için. Hem sonra “demiştim” diye ukalalık da yapmakta yanıma kar 🙂

Biliyorum lafı uzattım, ama bir konu daha var sonra anlatacağım.
1 yıldan uzun süre önce paylaştığım yazıya okur –okumadan- “Egoist akhan,sizin derdiniz, erdoğanın sizin gibi doktorların biraz cebinie para girmesini kısıtlamasdır,milleti nasilda soyuyodunuz degilmi,siznki vatan yurt sevgisi değil,para sevgisi” diye yorum yapmıştı (İmla hataları yorumcuya ait) .

Yorumcunun yazıyı okumadığını adım gibi biliyorum zira yazı zaten bana ait değildi, sadece TTB’nin kopyala yapıştır yapıp link verdiğim bir açıklamasıydı. Benim yazıya ait ne bir yorumum ne de bir eklemem vardı. Ancak takım tutar gibi parti tutan ve siyasi parti liderlerine koşulsuz biat eden insanlardan yurdumda mebzul miktarda olduğunu bildiğimden sorun etmedim.

Ahh tabi ki rahmetli anamı anarak bana provokatör diyenleri de saygı (!) ile anmadan geçmek doğru olmaz.

Neyse bu yazı sadece benim kendimce yaptığım bir saptamadır ve yukarıda bahsettiğim okumadan anlamadan yapılan yorumlardan mutlaka yazılacaktır. Bu yorumları yapanlar için; hakkımı şimdiden helal ediyorum 🙂

Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına ve AK Parti’nin oya işler gibi işlediği, gerektiğinde kanunlar çıkardığı hepimizi ilgilendiren sisteme.

Son 2 yıldır sağlık alanında, yurt dışından son derece kaliteli ve pahalı ürünleri ithal ederek satan firmalardan Sağlık Bakanlığı’nın alım yaptığını duymaya başladık. Örneğin muayene masaları, tedavi masaları, ultrasonlar vs. Burada bahsettiğim firmalar zaten belli ama onlara söylemeden isimlerini zikretmem doğru olamaz. Diğer taraftan bu alımların 1 milyar, 2 milyar lira gibi ciddi büyük alımlar olduğunu söylemek gerek. En azından kulağımıza gelen duyumlar böyle.

Diğer taraftan devlet hastanelerinde çalışan bazı meslektaşlarımızdan yeni açılan ve açılacak olan hastanelerin “7 yıldızlı” olacağını duyduk. En azından hastane ceolarının (biliyorsunuz değil mi? devlet hastanelerin ceoları var uzun zamandır) böyle ifadeler kullandığı dillendiriliyordu ve espri konusuydu. Yani ne demekse “7 yıldızlı” hastane ???

Ancak yukarıda bahsettiğim alımların, bu 7 yıldızlı hastaneler için yapıldığı söylemek de yanlış olmaz. En azından aramızdaki geyiklerde böyle olması gerektiğini düşündük, düşünüyoruz. Ama neden sorusuna 1 yıl öncesine kadar verecek bir cevabımız yoktu, sonra şehir hastaneleri gerçeği gündeme geldi.

7 yıldızlı olacakları söylenen şehir hastanelerinin kaç tane olduklarını da bir süre anlayamamıştım amma velakin en sonunda 15 tane olup 20 bin küsur yatak barındıracağına karar verdiler. En azından Ekim 2013’de imzalanan ihale sözleşmelerinde 15 tane şehir hastanesi söz konusu(6).

Bi sormak lazım tabii “Son kararınız mı?” diye ancak kendilerinin de bildiğini zannetmiyorum. Zira 2012 Aralığında 44 bin yataktan bahsedilirken, sonraları bu rakam 20 bine iniverdi (7).

Zaten Sn.Bakan da ifade etti: “20 civarında”. Yani nasıl?

“Civarında” kelimesi size de ilginç gelmedi mi? Bahsedilen, harcanması düşünülen rakam 100 milyar lira !! (8) Ve konuya en çok vakıf olması gereken Bakan, daha 3 gün önce açıklama yapıyor “20 civarında”.

Hayırlısı demek lazım 🙂 Ama Sn. Bakan’ın neden böyle konuştuğuna dair ip uçlarını, konuşmasının başında veriyor zaten: “Son yıllarda özellikle yürütmeyi durdurma gibi birçok engellemelere rağmen” diyor ve sonra sözlerini şu cümle ile tamamlıyor: “Şayet ülke istikrarında olağanüstü bir sıkıntı olmazsa” (3).

Yani Sayın Sağlık Bakanı mealen diyor ki “Hani dolar artar, ekonomik dar boğaz falan olur para bulamayız o zaman durum yaş, yettiği kadar yaparız artık”.

Diğer taraftan durumun yaş olduğu Ocak 2014’den beri biliniyordu.

Gazetelerden alıntı yapalım : “Hükümetin 2011 seçimlerinden beri gündemde tuttuğu yaklaşık 20 milyar liralık 15 şehir hastanesi projesi tıkandı. Sözleşme şartlarının ağır ve fiyatların düşük olmasından dolayı finans kuruluşlarının ihaleye giren firmalara kredi vermediği öğrenildi. Kredi bulunamayışı yüzünden birçok hastane için nihaî sözleşme imzalanamıyor. Bu sebeple en uzunu 30, ortalaması 24 ay olan hastanelerin bitiş tarihlerinin 2017 hatta 2018 yılına kadar sarkabileceği kaydediliyor.”(9)

Ancak söz konusu kredi bulamama durumu sadece şehir hastaneleri ile ilgili değildi. Diğer dev projeler örneğin 3.köprü, 3.havalimanı gibi projeler içinde yurt dışından kredi bulunamıyordu. Ammmaaa ileri demokrasilerde çareler tükenmiyor.
Nisan ayından beri ülkemizde öylesi çok olay yaşandı ki (Soma katliamı, Irak’ta konsolosluk baskını, 3.köprünün yapımı vs. vs.) bizi yakından ilgilendiren bazı detayları kaçırdık. Konudan konuya atlıyorum zannetmeyin hepsi bir biri ile alakalı.

Nisan 2014’de Resmi Gazete’de yepisyeni bir yönetmelik yayınlandı: “Hazine Müsteşarlığı Tarafından Gerçekleştirilecek Borç Üstlenimi Hakkında Yönetmelik” (10)

“Buna göre yap – işlet – devret modeli ile yapılacak yatırımlarda en az 1 milyar TL (Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarına ait projeler için 500 milyon TL) tutarındaki projeler için sağlanan dış kredilere Hazine garantisi verilmesi kararlaştırıldı. Hazine garantisi verilen projeyle ilgili sorunlar çıkması halinde alınan kredinin geri ödenmesinden Hazine sorumlu olacak.” denildi (11).

Mahfi Eğilmez Hoca kendi bloğunda çok güzel anlatmış(11). Ama ben daha da anlaşılır kılacağım. Hayal bu ya bir şirket kurdum, ihaleyi kaptım, ardından hastaneyi yapmak için dış finansman sağlayan bankalar ile görüştüm. Bu kanuna göre onlara şöyle diyebiliyorum “Merak etmeyin, siz krediyi verin arkamda devlet var” Krediyi alıyorum sonra ver elini ne bileyim Bahamalar, Bora Bora, Pataya falan artık meşrebinize göre takılıp parayı yiyorsunuz. Devlet de yabancı bankaya paşa paşa bu parayı ödüyor. Öyle sıkı bir garanti anlayacağınız.

Aslında yurt dışından kredi bulunamadığı için böylesi müthiş bir devlet garantisi verilmek zorunda kalındı. Yoksa para bulunamayacaktı.

Tabii sormak lazım: “İhaleyi alan arkadaşın finansmanını da devlet sağlayacaksa yap-işlet-devret in mantığı ne? Devlet borçlansın o zaman, sadece müteahhitliğini ihale etsin, kendisi işletsin.”(11) Mahfi Hoca’nın konuyu anlattığı yazısını ve yorumlara verdiği cevapları okuyun lütfen. Aydınlanacağınıza garanti veririm.

Ama olayın çok dramatik bir yönü daha var. Düzenlemede Hazine garantisinin kime verileceği konusunun gizli tutulacağı yazılı. Nasıl ama iyi değil mi? Yani diyor ki AKP; “Ben garanti veririm ama kime verdiğimi söylemem, istediğime veririm”. Eee nerede kaldı ihalelerin olmazsa olmazı “Şeffaflık ilkesi”? (11)

Bu para kimin cebinden çıkıyor? Bizim ödediğimiz vergilerden sağlanıyor. Bir de neden dünyanın en pahalı benzinini kullandığımızı soruyorsunuz. Hı hı aynen öyle, Irak’ta ki olaylar yüzünden hı hı…

Pekiii aklınıza gelen soruyu ben dillendireyim. Bu ihaleleri alan şanslı arkadaşlar kim? Hatta ufkunuzu geniş tutun lütfen, küçük düşünmeyin. Örneğin 3.köprü ihalesini alan firmalarla şehir hastanelerini yapan firmalar arasında benzerlik var mı? Evet haklısınız ben kötü niyetliyim. Ama siz yine de bir bakın. İnternette iki tık tık firmalar karşınızda. Yine ülkemizin büyük hastane zincirlerinden bazıları da bu ihaleleri alanlardan. Hani belki ilginizi çeker.

Sonuçta Sn.Başbakanımızın 9 yıllık rüyası şehir hastanelerinin finansmanı bu yolla halledildi. Ayrıca Haziran 2014 başında zaten yüz küsur kere değiştirilmiş kamu ihale kanunu bir kez daha değiştirildi. Ama bu sefer en kapsamlı değişiklik yapıldı ve tam 267 madde değiştirildi (12). Bu değişim sonrası Sn.Bakan açıklama yaptı: “Son yıllarda özellikle yürütmeyi durdurma gibi birçok engellemelere rağmen nihayetinde geçtiğimiz hafta itibarıyla neredeyse bütün sorunlarımızı tamamen çözdük.”

Finansman var, kanuni alt yapı hazırlandı, eh iş sadece helvayı karmaya kaldı. Peki helvayı nasıl karacağız. Yani bu hastaneler devasa, anladığımız kadarıyla lüks sayılabilecek yatırımların yapıldığı hastaneler. Peki nasıl çalıştırılacaklar?

Bahsedilen sistemi kısaca özetlemek gerek çünkü AK Parti sadece finansman ve kanuni alt yapı konusunda sınırları sonuna kadar zorlamadı, sistemin devam edebilmesi için başka sözler de verdi.

Şimdi konuyu bir internet sitesinin anlatımı ile sizlerle paylaşayım: “İşin modeli “kamu – özel” ortaklığı. Uygulama seyri ise şöyle: Özel şirketler, kamunun gösterdiği, istediği yerde, istediği büyüklükte bir hastane kuruyor. Bu hastaneyi devlete 25 yıllığına kiralıyor. Dolayısıyla ihalelerde diğer yeterlilikler dışında en düşük kirayı isteyen şirket işi alıyor. Hesap basit; şimdiye kadar ihalesi tamamlanan kampüslerde yıllık kira taahhütleri toplanıp yatak sayısına bölündüğünde, ortaya 80-85 bin liralık ‘yıllık yatak kirası’ çıkıyor.” Nasıl hesap basit değil mi.  (13)

Oysa kira bedellerine baktığınızda ortaya çıkan tablo kısaca özetlenir ise; “Devlet aylık 4.5 (54/12 ay) ila 23 (274/12 ay) milyon TL araları kirayı verecek. Bu ihaleyi alanlar 25 yılda sabit yatırımlarının 5.5 ila 11.5 kat kadarını devletten “kira” adıyla alacak. Yani bazıları 2.5 yılda bazıları 5 yılda sabit yatırımlarını amorti edecek.” (14)

Anlayacağınız devlet 2.5-5 senelik “kira” ücretiyle aslında bu binaları kendisi imal edebilir! Neden yapmıyor? Üstelik bu anlaşmaları yapmak için finansal ve hukuki her zemini zorluyor.

Sadece bu zeminleri değil. Aynı zamanda bu kiranın çıkması için hastanenin dolu olması gerekiyor ve AK Parti firmalara bu %70 doluluk oranını da garanti ediyor. Üstelik %70 doluluk sağlanamaz ise zararı da karşılamayı taahüd ediyor! (14,15)

Şartlar bu kadar zorlanmışken %70 doluluk oranını tutturmak son derece önemli oluyor. Yeni, iyi teknoloji ile kurulmuş hastanelere “hasta” gerekiyor. Halktan biri olarak dönüp “Baba anlatıyorsun da bütün bunlardan bana ne? Ben işime bakarım. Mis gibi hastane açılmış yepisyeni, giderim işimi gördürürüm” diyebilirsiniz. Ama pek öyle olmayacak gibi duruyor.

Sağlık Bakanlığı bu dev projeye başlarken gerekçesini “Türkiye’de kamu hastane yatırımlarının geçmiş dönemde yeterince hızlı yapılamadı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 80 bin yatak bulunan hastaneler eskimiş ve yenilenmesi gereken kapsamda bulunuyor. Mevcut hastane binalarının da yüzde 60’ı yenileme ihtiyacı içinde.” (14) Sonuçta bazı devlet hastanelerinin kapatılması gerekiyor. Zaten kapatılıyor da. Örneğin Bakırköy Doğum Evi, Taksim İlk Yardım hemen kapatılanlar arasında. Bu hastaneler aslında şehir dışına çıkartıldı ama bulundukları mevkilerde önemliydi. Hizmet veriyorlardı.

Ankara’da ise Etlik Projesi hayata geçer ise büyük ihtimalle Yüksek İhtisas ve İbn-i Sina hastanelerinin kapatılması gündemde. %70 doluluk ciddi bir rakam.

Diğer taraftan Böylesi hastaneler açıldıktan sonra özel hastaneler ile SGK arasındaki anlaşmanın devam etmesi de mümkün gözükmüyor. Evet doğru duydunuz. Aslında 3-4 aydır SGK’nın özel hastaneler ile olan anlaşmasını klasik bazı branşlar dışında (KVC, onkoloji, organ nakilleri vs) iptal edileceğini duyuyoruz. 2015 seçimi sonrası bu açıklamanın yapılacağı da duyumlarımız arasında.

Zaten özel hastaneler ile SGK anlaşmasının devam etmesi eşyanın tabiatına aykırı. SGK anlaşmalı özel hastaneler aslında bir çeşit “Franchising” sistemi. Eh şimdi bu kadar büyük ve donanımlı hastaneleri doldurmak söz konusu olduğunda neden bu anlaşma devam etsin? Dolayısıyla SGK, özel hastaneler ile yaptığı anlaşmayı iptal edecektir. Böylece bu hastanelere aktarılan parayı kendi bildiği, devlet güvencesi verdiği firmaların ihalelerini aldığı sisteme aktaracaktır.

Hemen tüm özeller ile anlaşmayı iptal etmese de kendi seçeçeği hastaneler ile anlaşmalar devam edecek ama önemli bir kısım hastane ile anlaşma yapılmayacaktır. Bu durumda ciddi bir hastane grubu iflas edecek ve meslektaşlarımız işsiz kalacaktır.

Ama konuyu Ege Cansen Ocak 2013’de, bizlerden çok daha önce görmüş, yazmıştı. Ondan alıntılıyalım: “Gözlemime göre Sağlık Bakanlığı, özel hastanelerin sigortalılara sunduğu sağlık hizmet fiyatlarını kasten çok düşük tutuyor. Fiyatlar baskısı sürerse, özel hastanelerin çoğu ya zarar edip kapanacak ya da en büyük maliyet kalemi olan doktor ücretlerini düşürerek kâra geçecektir. Kapanacak özel hastanelerin veremeyeceği sağlık hizmetini, yenileri de kurulan devlet hastaneleri verecektir.

Ortaya çıkacak hekim açığını, özel sektörde aradığını bulamayan doktorlar, devletin verdiği maaşa razı olarak kapatacaktır. Bu suretle, hem yaygın sağlık hizmeti devam edecek hem de devlet bütçesinde yeni bir kara delik oluşmayacaktır. Benim gördüğüm hesap budur.”

Gerçekten de şehir hastanelerinin bulunduğu illerde özel hastaneler ile SGK arasındaki anlaşma iptal edildiğinde ciddi bir doktor işsiz kalacaktır. Bu doktorlara iş yine şehir hastanelerinde ama daha düşük ücret ile iş bulunacaktır.

Diğer taraftan çok önemli bazı iş yasaları çıkartıldı. Soma katliamı sonrası AK Parti “yok öyle bir şey” diyor olsa da, taşeron doktor ve hemşirelerin işe alınabilmesi için kanuni alt yapı hazırlandı (16). Böylece bu açıkta kalan doktorlar ve hemşireler hatta diğer sağlık çalışanları taşeron işçi statüsünde şehir hastanelerinde çalıştırılacaklardır.

Zaten yabancı doktorların ülkemizde çalıştırılması ile ilgili kanunların da bu projeler kapsamında çıkartıldığını şimdi anlayabiliyoruz ancak.

Peki öğretim üyesi olduğum İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp ne olacak derseniz, Yunus Söylet Hoca’nın gayretine rağmen depreme dayanıksız olduğuna dair rapor olan binalar yıkılacak ama yerine ameliyathane yapılmayacaktır. Bunlar tamamen benim ön görülerim. Zira yapılsaydı şimdiye kadar defalarca başlanırdı. Proje var ama hayata geçirilmiyor. Onun yerine derslikler ve laboratuarlar yapılacak, öğretim üyelerine şehir hastanelerinde ameliyat yapması söylenecektir. En azından ben böyle düşünüyorum. Göreceğiz.

Yeni YÖK yasası ile tüm tıp fakültelerinin fiilen Sağlık Bakanlığına bağlanmasının altında yatan nedenlerden biri de bu uygulamanın hukuka uydurulması içindir (17). Diğer nedenleri başka bir yazıda tartışırız.

Sonuçta hastalar gittikleri devlet hastanelerinin bir kısmı kapandığı için şehir hastanelerine gitmek zorunda kalacaklardır. Ama bu hastanelerin işletmesi özel olacak, hatta hastane yönetiminde ihaleyi alan şirket yöneticileri olacak ve sonuçta kar odaklı çalışacaktır. Unutulmamalı ki şehir hastanelerinin içindeki restoran işletmesi, hastalara dağıtılan yemekler, hastaneye ulaşım gibi hizmetlerin tamamı ihaleyi alan şirket tarafından verilecektir.

Dolayısıyla hasta SGK’sı ile bu hastanelere başvurduğunda mutlaka bir fark ödeyecektir. Tahminim bu fark özellikle ameliyat söz konusu olduğunda daha yüksek olacak ve diğer önemli hastaneler de kapandığı için hastanın seçme şansı da olmayacaktır.

Bu hastanelerin ihalesini alan şirketler ile belli başlı bazı özel hastane zincirleri ayakta kalacak böylece sağlık alanında bazı şirketlerin hakim olduğu, doktorun vasıflı işçi statüsüne indiği, hastaların artan oranda katkı payı ödemek zorunda kalacağı, sağlık sisteminin taşeronlaştığı son noktada sistem sadece belli grupların, şirketlerin (bir bakıma aile şirketlerinin) elinde olduğu için tam bir kartelleşme oluşacaktır.

Tabii işler böyle yürümeyebilir de. Burası Türkiye. Örneğin böylesi büyük yataklı hastanelerin işletilebildiği bir sisteme ait deneyim yok. Prof. Dr. Korkut Ersoy’un açıklamaları ilginç: “Geçmişte DPT tarafından da yapılan çalışmalar çerçevesinde 300 yatak kapasitesini aşan hastanelerde yönetim güçlükleri gözlendi” demiştir (18).

Ayrıca Sn.Bakan’ın dediği gibi “Ülke istikrarında olağanüstü bir sıkıntı olmazsa” yapılabilir projelerdir ve şimdiye kadar yapılması için tüm şartlar zorlanmıştır. Üstelik bu binaları canlandıracak, hastane vasfını kazandıracak dişlinin temel taşlarına biz doktorlara hiçbir şey sormadan, açıklama yapmadan proje gerçekleştirilmeye çalışılmakta, yürütülmektedir.

Temelde yapılması amaçlanan ve halihazırda da var olan aynı Soma’daki gibi ucuz iş gücüne, iş güvenliği olmadan yüksek kar marjı güderek iş yaptırılmasıdır.

Halkımız ve sağlık sisteminin dişlisi olan bizler ise her zaman olduğu gibi yine yaşayarak öğreneceğiz. 2018’e az kaldı. Böylesi bir mekanizmaya insanın derdini anlatması son derece zor. TTB ve diğer bazı STK çalışsa bile etkin olmaları mümkün değil ve zaten şimdiye kadar da etkileri çok sınırlı kaldı.

Bu mübarek günde canınızı sıktıysam affola. Ama Adnan Şahin’in şiiri ile bitirmek uygun geldi.
“Belki yazarım ben de zamanla güzel şeyler
Hani ne derler neylerse gönül eyler
Şimdilik elimden gelen bu kadar
Umarim Allah sonmuzu hayır eyler”

Son söz “Umarım Allah sonumuzu hayır eyler”

Sevgi ve saygı ile
İyi ki varsınız…

Kaynak
1. http://www.sagliginsesi.com/en-fazla-artis-sezaryen-ucretlerinde-oldu-6077h.htm
2. http://www.sagliginsesi.com/tatillerde-yazilan-ilaclari-sgk-odemeyecek-6084h.htm
3. http://www.sagliginsesi.com/20-bin-yatak-kapasiteli-20-sehir-hastanesi-6089h.htm
4. http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/sukru-kizilot_82
5. https://www.facebook.com/photo.php?fbid=421358764636031&set=pb.192327907539119.-2207520000.1404919594.&type=3&theater
6. http://www.dunya.com/sehir-hastanelerinin-kirasi-nasil-odenecek-203298h.htm
7. http://saglik.bugun.com.tr/saglik-bakanliginin-dev-hastaneleri-haberi/216658
8. http://www.dunya.com/77-sirket-100-milyarlik-35-hastane-icin-yarisiyor-180161h.htm
9. http://www.zaman.com.tr/ekonomi_20-milyar-liralik-sehir-hastaneleri-projesine-kredi-bulunamiyor_2190916.html
10. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140419-12.htm
11. http://www.mahfiegilmez.com/2014/04/yap-islet-devret-ve-hazine-garantisi.html
12. http://haber.rotahaber.com/ihale-mevzuatinin-267-maddesi-tekrar-degisti_464739.html
13. http://www.medikalakademi.com.tr/saglik-kampusu-sehir-hastanesi/#!
14. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-sehir-hastanelerinin-kirasi-nasil-odenecek-1-1-53705.html
15. http://www.saglikaktuel.com/haber/hukumetten-ihale-alan-sirketlere-garanti-halki-daha-fazla-hasta-edecegiz-28752.htm
16. http://www.radikal.com.tr/ekonomi/taseron_doktor_muhendis_gazeteci_geliyor-1194069
17. http://www.radikal.com.tr/turkiye/10_maddede_yeni_yok_yasasi-1198457
18. http://www.dunya.com/sehir-hastanelerinin-kirasi-nasil-odenecek-203298h.htm

14 Temmuz 2014 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 07 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.