Erken Doğum Tehdidi ve İzlemi, Tedavisi

22
0

Her Gebenin Korkusu; Ya Sancılarım Zamanından Önce Başlarsa?

Son adet tarihine göre gebeliğin 37. haftasından önce gerçekleşen doğumlar erken doğum olarak kabul edilir. Ancak bebek açısından ciddi sorunlar ve yenidoğan yoğun bakım ünitesinde takip ihtiyacı daha çok 34. gebelik haftasından önce doğum olması halinde ortaya çıkmaktadır ve doğum ne kadar erken gerçekleşirse bebek açısından mental ve fiziksel sekel olasılığı o kadar artmaktadır.

Erken doğum için risk faktörleri

Daha önceki gebeliklerde erken doğum ya da erken membran rüptürü öyküsü, anne yaşının 18’in altında ya da 40’ın üzerinde olması, kötü sosyoekonomik durum, beslenme bozukluğu ve kansızlık, annenin gebelik öncesi vücut ağırlığının düşük ya da fazla olması ve gebelikte çok az ya da çok fazla kilo alınması, stres, sigara/alkol/madde bağımlılığı, çoğul gebelikler ve amniyotik sıvı fazlalığı (polihidramniyos) gibi rahmin gerilmesine yol açan durumlar, rahim/rahim ağzı ve plasenta anomalileri, bebekte doğumsal anomali varlığı, enfeksiyonlar (bakteriyel vajinozis, idrar yolu enfeksiyonları), annenin hipertansiyon, şeker hastalığı gibi kronik hastalıkları ve preeklampsi gibi gebelik komplikasyonları sayılabilir.

Erken doğumların üçte ikisi doğum ağrılarının başlaması ya da suların gelmesi, üçte biri ise gebelik komplikasyonları nedeniyle gebeliğin sonlandırılmasının gerekmesi sonucu gerçekleşir.

Erken doğum tehdidinin belirtileri nelerdir?

Düzenli ve sıklaşan kasılmalar, bel ağrısı, karın alt bölgesinde hissedilen ve aşağıya doğru yayılan basınç hissi, vajinal akıntıda değişiklik olması, kanama ya da lekelenme, bulantı-kusma ve ishal, ayrıca bebek hareketlerinde azalmadır. Yukarıda sayılan belirtilerin varlığında hekiminizle iletişime geçmeniz ve özellikle düzenli ve sıklaşan rahim kasılmalarıyla birlikte kanama varlığında sağlık kuruluşunda değerlendirilmeniz gereklidir.

Erken Doğum Tehdidi Şüphesinde Ne Yapılmalı ?

Erken doğum tehdidi şüphesi varlığında annenin genel durumunun ve erken doğuma yol açabilecek durumların değerlendirilmesinin yanında vajinal muayene ile kanama miktarı, suların gelip gelmediği, rahim ağzında yumuşama, kısalma ve açılma olup olmadığı kontrol edilir. Vajinal ultrasonografi ile rahim ağzının uzunluğu ölçülür; özellikle rahim ağzı uzunluğunun 15 mm’nin altında olduğu hastalarda bir hafta içinde doğum olasılığı artmıştır. Bebeğin pozisyonu, büyümesi, plasentanın durumu ve amniyotik sıvı miktarı kontrol edilir; ayrıca, bebeğin kalp atışları ve rahim kasılmaları ‘kardiyotokografi’ (NST) adı verilen alet ile değerlendirilir. Vajinal muayene ve rahim ağzı uzunluğunun ölçümünün muayene bulguları ve şikayetlerin gidişatına göre belirli aralarla tekrarlanması gerekebilir. Laboratuvar tetkikleri olarak tam idrar tetkiki, kan sayımı, enfeksiyon şüphesi varsa CRP ve sedimentasyon hızı istenir.

Erken Doğum Tehdidinin Tedavisi

Erken doğum tehdidi düşünülen gebeliklerin büyük bölümü ilk bir hafta içinde, hatta çoğu 37 hafta öncesinde doğumla sonuçlanmaz. Ancak gebelik yaşı 34 haftanın altında ve kasılmalarla birlikte rahim ağzında açılma varsa ya da gözlem süresinde kasılmalar devam eder ve rahim ağzı açıklığında ilerleme olursa ağrıları durdurmaya yönelik tedavi (tokolitik tedavi) başlanır. Tokolitik tedavide kullanılan ilaçlar nifedipin, atosiban, ritodrin, magnezyum ve indometasindir.

Her bir ilacın farklı etkileri ve yan etkileri vardır; bu nedenle annenin tıbbi öyküsüne ve gebeliğin durumuna göre uygun ilaç seçilir ve gerekirse ilaç değiştirilir ya da ikili tedavi uygulanabilir. Örneğin, nifedipin son zamanlarda en yaygın olarak kullanılan tokolitik ilaçtır, kapsül formundadır ve tansiyonu düşürüp nabız hızını arttırabilir.

Ritodrin ise damar yolundan uygulanır, sistolik tansiyonu yükseltip diyastolik tansiyonu düşürür ve annede ve bebekte nabız hızını arttırır; kalp hastalığı, kontrolsüz şeker hastalığı ve hipertiroidisi olan gebelerde tercih edilmez.

Magnezyum da damar yoluyla uygulanır, kan magnezyum düzeylerinin ve idrar ile atıldığından idrar çıkışının kontrol edilmesini gerektirir ve annede şeker hastalığı, kalp hastalığı olması halinde ve plasenta previa varlığında tercih edilir.

Atosiban etkili ancak pahalı bir ilaçtır.

İndometasin ise amniyotik sıvı miktarını azalttığından özellikle amniyotik sıvının fazla olduğu gebeliklerde kullanılır, ancak duktus arteriyozus denen damarın kapanmasına yol açtığından 32. haftadan sonra ve 48 saatten uzun süreli kullanılmamalıdır. Kasılmaların durdurulmasına yönelik tedavinin amacı doğum haftasını 37. haftanın ilerisine taşımak değil, gebelik haftası 24 ile 34 hafta arasında olan gebeliklerde bebeğin akciğer gelişimini hızlandıracak ilaç tedavisini (betametazon ya da deksametazon) uygulayabilmek için zaman kazanmaktır.

Nitekim, tokolitik ilaçların gebelik süresini ancak 2-7 gün uzatabildikleri gösterilmiştir. Genellikle kasılmalar ve rahim ağzındaki açılmanın ilerlemesi durduktan bir süre sonra ağrıları durdurucu ilaç kesilir.

Ağrıları durdurucu tedavi 34 haftanın üzerinde, annede gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) ya da kalp hastalığı gibi ciddi bir sistemik hastalık olması halinde, bebekte büyüme kısıtlılığı ya da yaşamla bağdaşmayan anomali varlığında, ablasyo plasenta (plasentanın yerinden ayrılması nedeniyle kanama olması ve bebeğin hayatının tehlikeye girmesi) varlığında, bebek kalp atışlarının normal olmadığı hallerde ya da bebek kaybedilmişse, erken membran rüptürü (suların gelmesi) ve koriyoamniyonit (zarların enfeksiyonu) varlığında yapılmamalıdır.

Erken doğum riski varlığında fiziksel aktivite ve cinsel ilişki kısıtlanmalıdır.

Ayrıca daha önce erken doğum öyküsü olanlarda ya da rahim ağzı kısa olanlarda progesteron hormonu içeren ilaçlar kullanılabilir.

7 Eylül 2012 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 10 Ocak 2023 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.

Bir cevap yazın