Haz İşkence Olursa…

12
0

Vajinismus ve Cinsel Ağrı Bozukluklarının Genel ve Kişisel Tarihçesi 🙂

Haz işkence olursa

“Kadının hikayesindeki en belirgin şey çeyrek yüzyıldır evli olmasına rağmen hala bakire kalması gerçeğiydi. Bu olguyla ilgili araştırmam da, vajinal muayene tümüyle başarısız oldu. Vajina ağzına hafifçe dokunma çok yoğun tepkiye neden oluyordu. Sinir sistemi büyük bir karmaşa içindeydi; genel bir kas gerginliği vardı.

Tüm vücudu aralıklı kaskatı kesiliyor ve titriyordu. Çığlık çığlığa haykırıyor, gözleri çılgın gibi parlıyordu. Yanaklarından göz yaşları süzülürken terör ve can çekişmeyi andıran görünümü çok acınacak haldeydi. Fiziksel acısının tüm bu dış yansımalarına rağmen metanetliydi, muayene sedirinde kalarak çaresiz durumu için bir umut varsa vazgeçmemem için yalvarıyordu.

Tüm gücümle birkaç dakika bastırmanın ardından parmağımı vajina içine birkaç saniye sokabildim, ancak ilerlemedi. Vajina içinde büyük bir direnç ve parmağın duyarlılığını azaltan sert bir kasılma vardı. Böylece muayeneyle ancak vajina sfinkterinde aşılması güç bir spazm olduğunu anladım.”

Yukarıda okuduğunuz metin, ben ve benim gibi hangi disiplinden olursa olsun cinsel ağrı bozuklukları ile uğraşan doktorların oldukça iyi bildikleri ve 150 yıl önce ünlü jinekolog Dr. J. Marion Sims tarafından kaleme alınmış makalenin giriş bölümüdür.

Yurdum insanı vajinismus terimi ve hastalığı ile beyaz saçlı ve sakallı, benim bile çocukluğumdan beri cinsellik bağlamında yazıları yayınlanan ve akademik açıdan etik bulmadığım yöntemler uygulayan, “dümen” konusunda çok maharetli bir meslektaşımız sayesinde tanışmış olsa da, aslında hastalığın tarihçesi 11. yüzyıla kadar gider. İtalya’nın Salerno kentindeki bir kadın hekim “bazı kadınların vulvalarındaki kasılmalarına bağlı olarak iğfal edilmiş olsalar bile bakire kalabildiklerini” yazmıştır.

Benim kişisel tarihçeme gelirsekJ, vajinismus hastaları ile ilk tanışmam çok sevdiğim bir arkadaşım sayesinde oldu. Tanıdığım en hayat dolu ve yaşama sıkı sıkı tutunan insanlardan biridir ve Allah bozmasın, sağlıkla ilgili çok ciddi ve farklı bir problem ile yıllardır savaşmasına rağmen hala aynı yaşam enerjisi ile dolu. Evlendiğinde ben henüz 2.yıl asistanıydım. Poliklinik kapısından girdiğinde çok şaşırdım ve“hemen de gebe kalınmaz ki, roket hızıyla evlenmenin nedenini şimdi anladım!”diye takıldığımda, “yapabilsem kalıcam da!” dedi. Yüzünde her zamanki gülümseme olsa da, gözlerinde benim onda görmeye hiç alışık olmadığım bir hüzün vardı.

Ben toy, eğitiminin başında bir asistan olarak “vajinismus” terimi ile ilk olarak böyle tanıştım. Çok da inanamamıştım. Eşi ile beraber evlenmeden önce birlikte yaşıyorlardı ve nereden baksanız 4 yıllık ilişkileri vardı. Benim açımdan kavranması zor bir durumdu. Arkadaşımı kıdemli asistan abilerime danışıp psikiatriye yönlendirdim ama akşamda eve gidip konu ile ilgili okumak istedim. Şimdi inanamayacaksınız ama o zamanlar ne internet vardı, ne de cep telefonu ve hatta Facebook bile Zuckerberg’in babasının yediği portakalda vitamindi. Kitaplarda ise dişe dokunur hiç bir şey yoktu. Sonra çömez asistanların uykusuz geçen karanlık çalışma döngüsünde, nöbet-ev-çalışma (angarya) üçgeninde boğulurken vajinismus beynimin gri kıvrımlarında kayboldu gitti.

6 yıl sonra uzman olmuş, hatta fakültede başasistan olarak kalmış ama yaşam aynı minvalde yürür, ben nöbet-ev-çalışma (angarya) üçgeninde boğulmaya devam ederken gece nöbette bir hocanın beni aradığını söylediler. Telefonda eski rektörümüz Prof. Dr. Mesut Parlak vardı. Mesut Hoca ile ameliyathaneden muhabbetim olsa da, eh sonuçta Mesut Hoca’ydı! Mesut Hoca, yakınını göndereceğini ve acil olduğunu söyledi. Hastayı muayene ettiğimde 20 cm.lik bir endometrioması (siz fanilerin çukulata kisti diye bildiğiniz yumurtalık kisti oluyor J) olduğunu ve ve yırtıldığını gördüm. Ameliyata aldık.

İnanın kendim yaptığım için söylemiyorum, ameliyat çok güzel geçti J. Hastayı taburcu etmeden önce, klasik konuşmalarımdan birini yapmak üzere oturduk. Kendisine yine klasik endometriozis hastalarına yaptığım durumunu özetleyen konuşmamı yaptım: “6 yıldır evlisin, çocuğun yok ve yine klasik bilgi olarak endometriozis ameliyatlarından sonra ilk 6 ay içinde gebelik oranlarının en yüksek düzeydedir bu nedenle gebe kalmanı öneririm” dedim. O ise hiç de klasik olmayan bir şekilde: “vajinismus hastasıyım, nasıl ilişkide bulunacağım?” dedi.

İşte bu değerli okuyucularım biz egosu büyük cerrahların en sevmediği durumdur. Ne güzel yapmışız ameliyatı git gebe kal güzel kardeşim! Değil mi ama J. Ben yine klasik bir söylemle “e tamam o zaman, seni psikistriye göndereyim” dedim. O ise yine hiç de adil olmayan bir şekilde“Ben 3 farklı uzmana gittim ama tedavi olamadım” dedi. Sonra olayı iyice farklı bir noktaya taşıyıp beni afallatmayı başardı. “Ben size çok güvendim, siz beni tedavi edin” dedi. Öyle kalakaldım. İşte vajinismus hastaları ile olan hikayem böyle başladı dostlarım.

Tüm dünyadaki jinekologların en azından bir kez uğradıkları, şu sıralar popülaritesini bizler için kaybetmiş bir site var: www.obgyn.net. Neyse, bu sitenin forumunda sıkı geyik yapılır, en azından 2 yıl öncesine kadar yapılırdı.Dünyanın her yerinden jinekologlar tartışır, sorular sorar, şöyle muhteşem ameliyat yaptım, 10 kiloluk çocuğu normal doğurttum gibi abartılı geyik yaparlar. Hasta siz tedavi edin deyince bende, “bunu araştırmam gerek ama bu konuda hiç, ama hiç bir şey bilmiyorum ona göre” dedim ve sorunu bu foruma yazdım. “3 kez başarısız tedavisinde başarısız olmuş vajinismus hastası için öneriniz ne olur?”

Missisipi’den bir jinekolog, “McGill ile çalıştım hastalarımı kendim tedavi ediyorum” diyerek beni oraya yönlendirdi. Artık internet çağını yaşıyorduk ve yazdığım e-mail ile Montreal Kanada ‘da, McGill Üniversitesi’nden Psikolog Y. M. Binik ile böyle tanıştım. Sizinde tanışmanızı çok isterim. İçinde yer aldığı ekip ile dünyada vajinismus ve cinsel ağrı bozuklukları ile ilgili neredeyse tüm “textbook”lardaki kitap bölümlerini yazmış olmalarına rağmen son derece mütevazi, anlayışlı, konusuna hakim bir öğretim üyesidir. Mail’e cevap vermekle kalmadı. Bana onlarca yayını ve dokümanı posta ile yolladı. Mail üzerinden, üşenmeden, yazışarak hastaya nasıl yaklaşacağımı,tedavinin nasıl şekillenmesi gerektiğini anlattı. Ve onun sayesinde buradaki hocalarımın hiç bilmediği, bizim jinekoloji disiplinimizde yeri olmayan bir konuda üstelik psikolog olarak internet üzerinden bana hocalık yaptı. Ben ise bunun karşılığında sadece 2010 yılında, Venedik’te, bilim kuruluna davet edildiğim ISPOG (International Society of Psychosomatic Obstetrics and Gynaecology) derneğinin kongresinde, vajinismus oturumunda, söz alıp kendisine teşekkür edebildim.

 Hastayı sorarsanız, tedavisi bittiğinde eşi ile birlikte olabildi ve iki çocuğunun ebesi oldum, doğumunu yaptırdım J. Vajinismus ve diğer cinsel ağrı bozuklukları konusunda, 2000 yılından beri yukarıda bahsettiğim hastam ve Binik sayesinde çıktığım yolda ilerliyorum. Onlarca konuşma yaptım, kitap bölümü yazdım ve uluslararası toplantıya katıldım. Ve bu alan benim için cazibesini hiç kaybetmedi. Beni tanıyan, “jinekolojik onkolojik cerrahi” yan dalı uzmanlığım olduğunu bilenler için durum ilginç gelebilir. Yıllar önce Sinan Berkman Hocam, jinekolojik onkoloji kongresinde (jinekolojik kanser kongresi) Derin Kösebay Hocaya o dönemde ısrarla jinekolojik onkoloji bilim dalına geçmemi istediği için birazda sitem dolu “Süleyman eskiden over kanseri (yumurtalık kanseri) tedavi ederdi şimdi vajinismus tedavi ediyor” dedi J.

 Bana sorarsanız, hem kanser hastalarının hem de vajinismus hastalarının profesyonel bağlamda bazı ortak noktaları var. Biliyorum şimdi “bu hastaları nasıl kıyaslarsın birinde problem ölümcül” diyeceksiniz ama dikkatle baktığınızda her iki hasta grubu da yaralı. Vajinismus hastaları zaten dertlerini insanlara anlatamıyorlar, onkoloji hastaları ise anlatıyorlar ama bence her seferinde yurdum topraklarına has o garip acıma duygusu ile karşılaşıyorlar. En basit reaksiyonları,istekleri bile “o kanser hastası” bağlamında değerlendiriliyor. Oysa ihtiyaçları olan acıma değil sadece anlaşılmak ve yaşamlarını normal biri gibi sürdürecek desteğin sağlanması.

 Ve iki grupta eğer siz duyarlı bir profesyonelseniz sadece tedavi bağlamında değil ama yaşama dair de biz doktorlara çok şey katan hastalar. Bir bölümünü burada sizlerle paylaştığım çok farklı insan öyküleri dinliyorsunuz, öğreniyorsunuz ve bu süreç beni de insan olarak eğitiyor, geliştiriyor.

 Geçtiğimiz 10 yıl içinde konu ile ilgili çok ama çok fazla gelişme oldu. Sonuçta tanı ve tedavi sürecinde bana da yol gösteren Binik ve arkadaşlarının bakış açısı giderek basık bir hale geldi ve cinsel ağrı bozukluklarında tedavi yeniden şekillendi. Aşağıdaki satırlar bu konuda hangi noktaya geldiğimizi göstermesi açısından son derece önemli:

 “50 yıl önce“ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile bize başvuran bir kadını, psikoseksüel davranış modeli ve ilişkilerine odaklanarak “seks terapisi”ile tedavi ederdik. Ama bu gün geldiğimiz noktada birikimlerimiz doğrultusunda bu yaklaşımın sınırlarını keşfettik.

Çıktığımız yolculuk bizi “cinselliği” sorgulamaktan “ağrı”yı sorgulama noktasına getirdi. Artık cinsel ağrı bozuklukları tedavisi; “seks terapisi “ kavramından “ağrı yönetimi” kavramına doğru değişmiş,fizik tedavinin, jinekolojik cerrahinin uygulandığı tek boyutlu klinik uygulamalardan, tedavinin kişiselleştirildiği multidisipliner yaklaşımın ön plana çıktığı bir noktaya gelmiştir.” (Hand Book of Clinical Sexuality for Mental Health Professionals/2010/ Binik)

 Sanırım yazımı tedavisini tamamlayan hastalarımdan biri tarafından gönderilen mektuptan alıntı yaparak bitirmek en doğrusu:

 “Hayatımın o ilk ilişkisinde, eşim halen tamamen içimdeyken, “Buymuş demek” diye düşündüm. Acı hissetmedim. Zevk almadım. Sadece o anı yaşadım. O an, “başarmış olduğum” dışında hiçbir duygu yoktu içimde. Sonra eşim içimden çıktığında, yatağa oturdum ve bundan sonra seksin de hayatımda olacağı, orgazm olma derdi yaşayacağım, daha önce hiç uğraşmadığım şeyler için uğraşacağım geçti aklımdan. “Hayat şimdiye kadar kolaymış, artık sevişme derdi de var” dedim eşime. Güldük. Ondan sonra sustum biraz, ve eşime bakıp “Yaptım” dedim. Sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Hayatımda ilk kez, başarmış olduğum bir şey için sevinçten ağladım.”

Siz hastalarıma, yaşama dair bana olan katkılarımızdan dolayı çok ama çok teşekkür ederim.

24 Eylül 2012 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 09 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.

Bir cevap yazın