Türkiye’de Çocuk ve Ergenler Sosyal Medya’yı Nasıl Kullanıyor, Nasıl Etkileniyorlar? Türkiye ve Avrupa Verileri Üzerinden Değerlendirme.

21

generationy-kolaj

Birkaç haftadır çıkarılmaya çalışılan yeni internet yasası hakkında okuduklarım ve sonrasında yaşananlar, yazmaya çalıştığım yazıyı şirazesinden çıkardı. Açıkçası yazının başlığı “Ergenler, Sosyal Medya ve Ergen Yaşamına, Cinselliğine Etkisi” olacaktı. Ama neylersiniz klasik bir motto olarak “Burası Türkiye” ve olaylar çılgın bir hızda gelişiyor.

Özgür Mumcu’nun yazdığı muhteşem yazıda bahsettiği gibi “kafayı yememek” işten değil 🙂 (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ozgur_mumcu/galiba_deliriyorum-1173610) Ben de, sokaktaki sıradan bir vatandaş olarak, giderek sıklığı artan biçimde “idrak sorunu” yaşıyorum.

Son 5 yıldır, ülkemizde düzenlediğimiz Avrupa ve Dünya Ergen Sağlığı Kongreleri’nde de fazlasıyla tartışılan temel konulardan biri sosyal medya ve ergenler üzerine etkisi. Ancak sizleri de çok yakından ilgilendiriyor.

Sonuçta internet sitemi ama özellikle Facebook sayfamı izleyenlerin ezici bir çoğunluğu ergen ya da genç erişkin. Ama bu kadarla sınırlı değil. Sonuçta mebzul miktarda okuyucunun çocukları ve torunları var. Velhasıl herkesi ilgilendiren bir konu.

Çocukların ellerinde tablet bilgisayarlar görmeye alıştık. Ama daha önemlisi akıllı cep telefonları bizden çok onların ellerinde ve sürekli “oyun” oynuyorlar. Benim büyük oğlum, ki 10 yaşında, arkadaşlarının sosyal medyada profillerinin olduğunu, kendisinin de istediğini söyleyip duruyor.

Sosyal medyanın ortaya çıkışı tüm dünyayı değiştirdi. Uzun zamandır dijital dünyada yaşıyoruz ve bunun en önemli sonuçlarından biri de sosyal medya!

Peki bizler bu konuda objektif olarak ne biliyoruz? Ülkemizde örneğin interneti ve sosyal medyayı hangi yaş gruplarının, ne kadar süre ile kullandıklarını biliyor musunuz ? Merak etmeyin sizlere bu rakamları vereceğim.

Ama bir kez daha kendinize dönüp sormalısınız, Ne biliyorsunuz? Sosyal medyanın ergenler üzerinde ne gibi olumlu ya da olumsuz etkileri olabileceğini biliyor musunuz?

Yoksa ilginiz, “Yav benim kız 6 yaşında benden çok daha iyi kullanıyor vallahi. Benim bulamadığım videoları bile şak diye buluyor” ya da “Bunlar yeni nesil canım, nasıl da hakimler teknolojiye, acayip akıllılar valla” noktasında mı?

Eğer öyle ise üzgünüm ama bu teknolojiyi kullanıyor olmaları onları akıllı yapmaması bir yana, bazı anne/baba profiline sahip çocuklarda içe kapanmayı ve internet bağımlılığını da arttırıyor.

Fakültede yapacağım konuşma için Avrupa, Amerika ama daha önemlisi Türkiye’ye ait verileri topladığımda beni çok etkiledi. Hatta kafamda bir tez konusu bile oluştu. Acaba tam gün yasası sonrası abbas yolcu olması kaçınılmaz olan bir öğretim üyesi olarak, şimdi tez versem ne olur sorununa kafa yormaya başladım bile 🙂 İnsanın okudukça çalışası geliyor 🙂

Sonra düşündükçe, çıkması muhtemel akademik sonuçlar nedeniyle “beni baş tacı edip, internet sansürünü daha rahat uygularlar mı acaba?” diye de düşünmedim değil 🙂 🙂 Okuyunca, hatta sizlerle paylaştığım videoyu izleyince çok daha fazla hak vereceksiniz. 🙂

Ama olayın temelini anlamanız için, ergen beyninin nasıl çalıştığını ve ne zaman olgunlaştığını sadece ana hatları ile hatırlayalım.

Önce temel kural: İnsanoğlunun beyni 20 yaşında tamamlanır ve son halini alır.

Bu bilgi, özünde TBMM’i sıralarını adeta orta okulmuşçasına dolduran ve yetişkin olma yetisine hala kavuşamadıklarına inandığım  siyasilerimizin çocuk gelinler, okulda şiddet gibi konuları tartışırken anlayamadıkları veya anlamak istemedikleri (zira anlatmak için bir grup akademisyen, doktor, öğretmen ve gönüllünün can siperhane çalıştıklarını biliyorum) en temel noktadır.

Bizim hareketlerimizi, karar mekanizmamızı kontrol eden merkez “Frontal Korteks”dir (okunduğu gibi yazdım). Ve ne yazık ki insanoğlunun beyninde en son bu bölge yani ana kumanda merkezi gelişir.

Beyinde otokontrolü sağlayan "prefrontal korteks" ve ödül merkezi olan "nucleus accumbens"
Beyinde otokontrolü sağlayan “prefrontal korteks” ve ödül merkezi olan “nucleus accumbens”

Bu nedenle ergenlerin karar verme mekanizması yavaş çalışır bu ise onları hiç beklenmeyen zamanlarda agresif ve riskli davranışlara itebilir.

Olayı dramatikleştiren ise “Nucleus accumbens” (“nükleus akümbens” okunur) denilen, temel “ödül” mekanizması merkezlerinin çok hızlı gelişmesidir. Dolayısıyla yapılan bir çok araştırma, ergenlerin verilen herhangi bir ödüle çocuk ya da yetişkinden çok daha abartılı cevap verdiğini göstermiştir.

 Bu “ödül” iyi bir karne sonrası alınan bisiklet, maç sonrası verilen kupa olabileceği gibi hoşlandığı çocuğun küçük bir öpücüğü veya iltifatı da olabilir. O nedenle ergen için hediye edilen bir çiçek veya küçük masum bir iltifat, aşk ateşini deli gibi körükler. Dağları delmeniz işten bile değildir 🙂

Sorun; ödül merkezi 13-14 yaş civarında son derece aktifken, bu merkezi denetlemesi gereken frontal korteksin henüz olgunlaşmamış olmasıdır. Bu durum ergenlerin riskli davranışlar sergilemesinin altında yatan temel sebeplerden biri, belki de en önemlisidir. Dolayısıyla tüm dünyada, ceza kanunlarında, 18 yaş altı gençlere ceza indirimi uygulanır.

Gelelim online konumuza. Çağımız dijital çağ! Çin’de 298 Milyon internet kullanıcısının %35’i 10-19 yaş, %32’si ise 20-29 yaş arası. ABD’de ergenlerin %92’sinin kendi cep telefonu var ve internete bağlanıyorlar (1).

Türkiye’de ise 2012 yılı itibarı ile nüfusun yarısı ne yazık ki hala internet kullanmıyor.  (2). Günümüz dünyası için önemli bir eksik.

Diğer taraftan Türkiye’de akıllı cep telefonu ve bu telefonlar üzerinde internet kullanımı hızla yayılmakta, yapılan mobil telefon satışlarının %80’nini artık akıllı telefonlar oluşturmaktadır. (3)

Örneğin benim internet siteme girenlerin %51’i bilgisayardan bağlanırken, %41’i akıllı telefonlardan, %8’i ise tabletlerden faydalanıyor.

Bilgi çağı öylesi inanılmaz bir hızla gelişiyor ki, yaşamı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan ergenler açısından internet ve sonrasında ışık hızı ile gelişen sosyal medya, kaçınılmaz olarak en önemli kaynak haline gelmiş durumda.

Olayı özetleyen en güzel cümleyi, akademik bir makaleden aldım; “Günümüzde ergenler sanal dünyalarını, çevrelerini, gerçek dünyalarında karşılaştıkları olayları açıklamak, anlamak için kullanmaktadırlar” (4)

Bu durum, yukarıda anlattığım mekanizmalar bağlamında kaçınılmaz olarak riskli davranışlara yatkınlığı olan ergenlerin, “riskli davranış” tanımlarına yeni bir boyut kazandırdı. 

En tipik örneği ergenin ve hatta bizlerin sosyal medya profilleridir. Kullanıcı profili kişi hakkında ciddi bilgiler içermektedir. ABD’de yaşları 17-20 arası değişen ergenlerin sosyal medya profilleri %54 oranında riskli paylaşımlar içermektedir ve sosyal ağlarda yakın arkadaş olarak tanımlanan profillerin sigara, alkol kullanması kişinin bu tür riskli davranışlarda bulunmasını arttırmaktadır. (5)

Avrupa Birliği (AB) Haziran 2011 – Haziran 2012  tarihleri arasında konuyu ile ilgili yaptığı bir araştırmayı 2012’de yayınladı. Çalışma, 7 farklı birlik üyesi ülkede, yaşları 14-17 arasında değişen 13.300 ergeni kapsıyor. Oldukça güzel ve sonuçları bağlamında da dikkat çekici bir çalışma. (6)

Araştırma; Almanya, İspanya, İzlanda, Yunanistan, Romanya, Hollanda ve Polonya’yı kapsamaktadır.

Tablo ve araştırmaya ait veriler "www.eunetadb.eu/en/" adresinden alınmıştır.
Tablo ve araştırmaya ait veriler “www.eunetadb.eu/en/” adresinden alınmıştır.

Niteliksel veri olarak;  1. İnternet bağımlılığı (Internet Addictive Behaviour); 2.Yüksek Riskli Davranışlar (Siberzorbalık, Cinsellik, “Grooming” Yabancılarla ilişki); İnternet Aktiviteleri (Sosyal Medya, Kumar ve Oyun) değerlendirilmiştir.

İnternet bağımlılığını tanımlamak amacıyla uygulanan bir test bulunmaktadır. Bu testte 70 puanın üzerinde alanlar internet bağımlısı, 40 puan üzerinde alanlar ise internet bağımlılığı riski yüksek grup olarak tanımlanır.

Araştırma sonucunda 13.300 ergenin %1.2’sinde internet bağımlılığı, %12.7’sinde ise internet bağımlılığı riski yüksek saptanmıştır. İspanya Romanya ve Polonya’da ergenler arasında internet bağımlılığı yüksek iken, İzlanda ve Almanya en düşük ülkelerdir.

Sonuçta yaklaşık %14 ergende internet bağımlılığı ve riski söz konusudur. Yapılan analizde bu ergenler internette geçirdikleri zamanın önemli kısmını video, sosyal ağlar ve oyun için kullanmaktadır. Bu amaçla geçirdikleri zaman ödev veya eğitim amaçlı interneti kullanma sürelerinin 3 ile 6 katıdır.

Ama en önemli sonuç; internet bağımlılığı olan bu %14’lük grupta agresivite (hırçınlık), anlama ve kavrama problemleri, sosyal uyumsuzluk 3-4 kat artmaktadır.

“Grooming” kelimesi, sosyal medya ve internet söz konusu olduğunda, bilinen İngilizce karşılığı olarak değil, sosyal ağlarda yabancılarla tanışma ve karşılaşılan sorunları anlatmak amacıyla kullanılan bir deyim. (Bu konuda bilgisi olan varsa çok sevinirim, grooming…)

Riskli davranışların en önemlilerinden biri olarak karşımızda ve ülkemizde de her yıl gazetelerin 3.sayfalarında artık bu konu ile ilgili haberler okuyabiliyorsunuz. (7;8)

Bilmiyorum ne kadar dikkat ettiniz ama bu 3.sayfa haberlerine konu olan genç kız ya da erkek sıklıkla ergen! Sadece bu bile konunun ülkemiz içinde gerçek ve ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

AB çalışmasına katılan yaşları 14-17 arasında değişen 13.300 ergenin %63’ü online yabancılar ile tanışmakta ve konuşmaktadır. %28’i internette tanıştıkları bu kişilerle dışarıda buluşmakta, yüz yüze görüşmektedir. Yine araştırmaya katılan ergenlerin %5.3’ü bu tanışma sırada “rahatsız” edici deneyimlere maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir.

Vurguladığım gibi ülkemiz içinde önemli bir araştırma konusudur.  

“Siberzorbalık” internet ve sosyal ağların kullanımı ile gündeme gelen yeni bir terim olmasına rağmen ergenler arasında şiddet, okullarda kaba kuvvetin, sözel olarak uygulanan tacizin varlığı bilinmekte, araştırılmaktadır.

Okullarda şiddeti inceleyen, Uludağ, Mersin ve Çanakkale Üniversiteleri Adli Tıp Anabilim Dalları tarafından yapılan önemli bir araştırma çok yeni, 2013 yılında yayınlandı (9).

Araştırma ülkemizde farklı illerde yaşları 14-17 arasında değişen kız/erkek 6127 lise öğrencisini kapsamaktadır. Geniş bir örneklem grubuna sahiptir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %95.8’i fiziksel, %48.5’i duygusal, %25.3’ü sözel şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir.

İlginç bir bulgu olarak çalışan ve eğitim düzeyi yüksek annelerin çocukları daha fazla fiziksel şiddet uygulamaktadır. Yine ilginç olarak fiziksel şiddet uygulayan öğrencilerin %41’i aynı zamanda fiziksel şiddete de maruz kalmaktadır. Gençler en sık şiddete 14-15 yaş arasında maruz kalmaktadırlar.  (Çalışmanın tamamı son derece ilginç, okumanızı tavsiye ederim.)

Ancak şu anda sosyal medya böylesi yoğun kullanılırken gerçek dünyada ergenler arasında bu kadar fazla olan şiddetin sanal dünyadaki durumu, en azından ülkemiz bağlamında bilinmemektedir.

AB çalışmasında, araştırmaya katılanların %21.9’u online şiddete maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. Kızlar erkeklere göre online daha çok şiddete maruz kalmaktadır.

Ergenler söz konusu olduğunda cinsellik ve cinsel içerikli fotoğraf ya da video paylaşımının olması kaçınılmazdır. Bu problem temelde tüm dünyayı ilgilendirmektedir.

Dürüst olmak gerekirse bizim zamanımızda dijital görseller yoktu ama fark etmez J O dönemleri hiç yaşamadığınızı söylemeyin, çocukluğunuzu benim gibi Kadıköy civarında koşuşturarak geçirdiyseniz Ercan sinemasına gittiğinizi ve sivilceli yüzünüzde deli bir heyecan “makinist parça” diye bağırdığınızı inkar etmeyeceğinizi umuyorum. 🙂 🙂 🙂

Geçtiğimiz Haziran ayında, tam da Gezi olayları sırasında biz Lütfi Kırdar’da Dünya Ergen Sağlığı Kongresini (IAHH 2013) düzenledik. Kongre sırasında tabii ki Gezi olayları özellikle ergenler bağlamında tartışıldı ama diğer tartışılan konu yine online dijital dünya ve cinsel içerikli video ve görsellerin ergenler üzerine etkisiydi.

Bu tip içerikleri yasaklamak kar etmiyor. Suudi meslektaşlarımız bunu çok güzel örneklendirerek anlattılar. Diğer taraftan bu film ve videolarda izlenen sitilize organların kız olsun erkek olsun (naif bir biçimde sadece erkeklerin seyrettiğine inanmıyorsunuz değil mi?) ciddi bir performans anksiyetesine neden olduğu, gerçek olamayacak performansların ergeninin kendini yetersiz hissetmesine yol açtığı da yadsınamayacak bir gerçek!

AB çalışması ergenlerin %58 oranında cinsel içerikli görselleri paylaştıklarını saptamıştır. Diğer taraftan bu paylaşımları yapanların 1/3’ü (%32) bu içeriklerden son derece olumsuz etkilendiğini ifade etmektedir.

Araştırmanın sosyal ağlar ile sonuçlarına gelince: Araştırmaya katılan ergenlerin %92’si bir sosyal ağı aktif olarak kullanmaktadır. 13.300 ergenin %39’u normal bir günde ortalama 2 saatini sosyal ağlarda geçirmektedir. Kızlar erkeklere göre sosyal ağları çok daha fazla kullanmaktadır.

Son cümlenin üzerinde bir kez daha duralım ve bizim gençlerimize ait sosyal medya verilerine göz atalım.

Birazdan detaylandıracağım verileri elde etmek çok da kolay olmadı. Bazı önemli ayrıntıları da bu bu uğraş sırasında öğrendim. Örneğin her iki önemli sosyal medya ağına (Facebook ve Twitter) ait yıllık veri almanız imkansız. Bu veriler oldukça büyük örneklem grupları üzerinden aylık olarak elde edilebiliyor. Tamamına ve çok net bilgiye ulaşmanın imkansız olduğu söylendi.

Yazıyı okuduğunuz bu sayfanın yıllık verilerine bile ulaşmak şu anda olanaksız. Artık aylık olarak bunları sizlerle paylaşmayı ve yıl sonunda objektif bilgiye ulaşmayı umud ediyorum.

Diğer taraftan bu büyük örneklem gruplarına sahip kuruluşlar ellerindeki bilgiyi oldukça zor ve çok pahalıya paylaşıyorlar. Aylık binlerce avro ödeyerek sahip olabiliyorsunuz. Ben sizlerle, comScore.com’a ait 2013 yılı kasım ayı verilerini paylaşacağım. Yazıyı internet sitemde okursanız, daha renkli ve ayrıntılı tablolar eşliğinde bilgileri inceleyebilirsiniz.

Burada bahsedeceğim yüzdeler ve sayılar Türkiye’deki 30.634.000 internet kullanıcısına ait verilerin dağılımından oluşuyor. Önce Twitter ile başlayalım. 30.634.000 internet kullanıcısının %38’i (11.665.000) bu sosyal ağı kullanıyor. Bu 11 milyonluk kitlenin  %5’i 6-14 yaş, %41’i 15-24 yaşları arasından. Kısacası Twitter kullanıcılarının %44’ü (5.300.000 kişi) 6-24 yaş arasında.

comStore.com'dan alınan Kasım'2013 sosyal medya verileridir.
comStore.com’dan alınan Kasım’2013 sosyal medya verileridir.

Vurucu rakamlarla başlayalım. Twitter kullanan 6-14 yaş arası çocuk/gençler 1 aylık zaman diliminde, bu sosyal ağ üzerinde toplam 36 Milyon dakika geçirmişler! Her biri ayda ortalama 13 kez ziyaret ederken yine ortalama 5 dakika kalmış bu ağ üzerinde. Gördünüz ya ciddi rakamlar. Ancak bu yaş grubunda en çarpıcı veri; yaşları 6 ila 14 arasında değişen kızların 3 kat fazla Twitter kullandığı (19.3 vs 7.1).

Twitter kullanan 15-24 yaş arası kullanıcılar ortalama 16.4 kez ziyaret ederken yaklaşık 4.2 dakika harcamışlar ziyaret başına. Bu grupta ise cinsiyetler Twitter’ı kullanım oranları nispeten dengeli dağılmış.

Facebook ise Twitter’a göre çok daha fazla kullanılıyor. 30.634.000 kullanıcının % 82.5’u bu sosyal ağı kullanıyor. Yaş dağılımlarına bakarsanız 6-14 yaş arası %8, 15-24 yaş arası ise %34 Facebook kullanıyor. Bu da toplamda %42 ile 10.545.000 kullanıcıya demek.

6-14 yaş arası Facebook kullanıcıları ay boyunca toplam 36 milyon dakika ağ üzerinde geçirirken, her ziyaretçi ayda ortalama 13 kez ziyaret ederken her seferinde sosyal ağ üzerinde yaklaşık 5 dakika geçirmiş. 15-24 yaş arası ise ziyaret sayısı 16.4, her seferinde geçirilen süre 4.2 dakika olmuş.

15-24 yaş arası erkekler Facebook çok daha fazla kullanırken, kızlar arasında 6-14 yaş arası kızlar ablalarına göre küçük bir fark ile olsa da, daha çok kullanmış bu sosyal ağı (19 v.s. 15 ziyaret)

comStore.com'dan alınan 2013'KAsım ayı Facebook Verileri
comStore.com’dan alınan 2013’KAsım ayı Facebook Verileri

Merak ediyorsanız hemen belirteyim bu 2 sosyal ağın en çok kullanıldığı yaş aralığı 6-24 yaş arası. Diğer yaşlarda hem kullanıcı sayısı hem de kullanım süreleri düşüyor.

Rakamlar sadece 1 aylık verilere ait. Ancak 30 milyon internet kullanıcısı gibi çok ciddi, ülkenin yarısını örnekleme grubu olarak alması nedeniyle de son derece değerli. Diğer taraftan bizim demografik yapımızı çok iyi yansıtıyor. Türkiye’nin median yaşı (ortanca yaşı) 29.7 ! Anlayacağınız Ülkemizde yaşayan bizlerin yarısının yaşı 29’un altında!! (10)

Aslında bu bilgi bile tek başına politik ortamı, söylemleri ve karşılaşılan sorunların temelini açıklıyor. Diğer taraftan gelecekte erişkin olacak hatta olmuş genç nüfusun giderek aratan oranda sosyal ağları kullandığı da ciddi veriler ile önümüzde durmakta.

Nereden bakarsanız bakın, 30 ile 40 milyon kişinin Türkiye’de sosyal ağları kullandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik demografik yapımıza paralel olarak bu kullanıcıların önemli bie kısmı çocuk, ergen ve genç erişkin.

Ergenler, gençlerimiz kendi dünya görüşlerini oluşturup, birey olmaya doğru adım atarken, yaşama dair algılarının oluşmasını etkileyen en önemli değişkenlerden biri artık sosyal medya ve onun üzerinde yapılan paylaşımlar.

Dünyalarını bu algı üzerine kuruyorlar. Oysa ülkemizde, kural koyucu ve öğreticilerin, konunun önemini ve hatta vahametini kavradıklarını zannetmiyorum.

İnternet ve sosyal medya, her şeyde olduğu gibi iyi ve kötü kullanılabilecek, doğru yönlendirildiğinde ergenlerin eğitiminde son derece etkin kullanılması mümkün araçlar. Bunun örnekleri ABD ve Avrupa Birliği kapsamında var. 

Örneğin ABD’de bu konuda yapılan ve başarılı olan pilot uygulamalar sonrası, sosyal ağların cinsel temasla bulaşan ve diğer tehlikeli hastalıklar hakkında eğitim amaçlı kullanılması gündemde. Konu ile ilgili yayınların özetlerini linklerden okuyabilirsiniz (11; 12)

Diğer taraftan yurdum topraklarında “iyi” ve “kötü” kavramlarına getirilen, objektif olmaktan uzak ve ortak akıl ile alınmamış  kararların sonuçlarını, etkilerini hep beraber görüyoruz.

Bunun tipik örneği son olarak çıkartılması gündemde olan internet yasakları ile ilgili. (“Her Türk evladı bir gün kendi kaseti ile karşılaşacaktır demiş büyük bir düşünür J. Hayır benim de mutlaka kasetim vardır da, herkes izleyince performansıma nazar değer diye korkuyorum”*)

Yukarıdaki rakamları gördünüz. İnterneti ve sosyal medyayı böylesi kullanan, üstelikte genç, ergen bir kitleye interneti nasıl yasaklarsınız? Uygulanmaya çalışılan yasaklar gerçekleşir ise internet hızı ciddi biçimde düşecektir. En basit problem ile başlayalım; sosyal ağlar üzerinden oynadığınızı o muhteşem “şekerli” oyunları oynamanız ızdırap olacaktır.

Sürekli yaptığınız her hareketin izleniyor olması da cabası.

İşin kötüsü klasik yurdum insanı mantığı ile bu kanunun çıkma nedeni bugün yaşananlar. Konjonktürel kararlar. Ortak akıl ile, üzerinde düşünerek ve taraflar arasında tartışılarak alınmış bir karar değil. Oysa gördünüz rakamları. Nereden baksanız 30-40 milyon kişiyi ilgilendiriyor.

İnternet bireysel özgürlükler bağlamında şekillenen bir yapı ve bireysel özgürlüklere giden yolda uygulanan yöntem, “yasaklamak” olamaz. Yasaklamak işin kolayına kaçmaktır.

İnsanlar için, gençlerimizi korumak için en iyiyi nasıl elde ederiz diye düşünmek için gayret etmek yerine, yasaklamak işin en kolay yolu ve bizler kolaycılığı seviyoruz. Denetleme mekanizmaları kurmak için kafa patlatmak istemiyoruz.

Günlük düşünüyoruz. Kararlarımızı anlık alıyoruz. Sonuçta da ortaya, bir süre sonra asla uygulanmayan sadece yazılı metinler olarak kalmış bir takım kurallar, kanunlar kalıyor.

Göreceksiniz. Sadece şu anda “kaset savaşları” nedeniyle çıkarmaya çalışılan kanun bizzat çıkaranları vuracaktır. Ülkemizde sıkça karşılaştığımız, kaş yapayım derken göz çıkarmanın tipik örneklerinden biri olarak siyasi tarihimizde yerine alacak ve bir kaç yıl içinde konjonktür gereği yönetmelik ve genelgelerle 500 kez değiştirilip sadece adı kalan hayalet bir kanun olacaktır.

Yazının başında ki korkularımın kaynağını anlayabildiniz mi? Akademik bir çalışma yaptığınızda örneğin tam da bu konuda, elde edilen veriler “yasak” amaçlı siyasiler tarafından kolayca kullanılabiliyor! Ve sizde konu nasıl bu noktaya geldi ağzınız bir karış açık bakıyorsunuz.

Aslında üzerine yazı yazılacak konudur, siyasetçilerimizin ergenlikle imtahanı. Çünkü davranış kalıplarına bakınca, ergenliklerini geride bırakıp birey olmayı becerememiş ve bu nedenle de “baba figürü” yerine koydukları liderlerinin arkasında koşuşturup duran ve o nederse yapan bir grup erken/orta dönem ergen görüntüsü çiziyorlar.

Neyse konuyu dağıtmayalım ve sosyal medya ergen ilişkisine, ortak akıl çerçevesinde ne yapacağımıza odaklanalım. Öncelikle yukarıda sıralamaya çalıştığım riskli davranışlar doğrultusunda şekillenen tehditler konusunda ne yapmalıyız?

İlk aşama “Öğretici ve Kural koyucuların” eğitilmesi gerekiyor. Bireyin başkalarının haklarına saygı göstererek özgürce kullanabildiği internet ortamı ve buna paralel olarak sosyal medya platformu oluşturulabilmenin en önemli adımı bu olmalı.

Gelişen dünyayı objektif biçimde anlamaları ve gençlerimizi korumanın yolunun yasaklamak değil onlarla iletişim kurmak, ortak kararlar almak olduğunu anlamalılar. Yepyeni dijital çağ nesli geliyor. “Ordu kurmaktan” bahsederek bu işin gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla “Kanun koyucu ve öğreticilerin” eğitimi önemli.  (13)

Ailelerin eğitilmesi gerekiyor. Ailenin ergene çok sıkı (sert, yasaklayıcı) veya tam aksine çok serbest davranması (kuralsız ve ergenin istediği her şeyi yapması) sadece internet kullanımı değil her konuda soruna neden olur. Dolayısıyla ailenin ergenliğe adım atmış çocuğuna karşı ön yargılı davranmaması, hata yapsa bile hep yanında olduğunu ona hissettirmesi gerekir.

Aile ve ergen arasında güvene dayalı bir ilişki kurulabildiğinde sadece internet ve sosyal medya kullanımı değil her sorun çözülecektir. Aile ortamı daima çocuğun güven duyacağı bir ortam olmalıdır.

Ergenlerin eğitilmesi gerekiyor. Ergen sosyal medya ve internet kullanımı sırasında karşılaştığı problemleri ailesi ile mutlaka paylaşmalı. Sosyal medyada gördüğü profillerin her zaman gerçek olmadığını bilmeli.

Son cümleyi okuyan ve beni izleyen yaşları 13-20 arası değişen okuyucularımın yüzlerinde alaycı bir ifade ile sırıttıklarını görür gibiyim. Evet sizler çok iyi biliyorsunuz “fake” profilleri ama burada bahsettiğim konuştuğunuz, hatta kamera “açtığınız” kişiyi ne kadar tanıdığınız ? Zira sanal ortamda konuşmak “yabancı” biri olduğunda her zaman yüz yüze konuşmak gibi olmuyor.

İngiltere’de ergenleri internet ve sosyal medyadaki olası problemlerden ama özellikle tacizden korumak amacıyla polis tarafından oluşturulan bir birim var: Child Exploitation and Online Protection Centre (CEOP) (14)

Yasaklamadan, yargılamadan gençlerin ve ailelerin nasıl bilinçlendirileceğinin mükemmel örneği. Yukarıdaki siteden neler yaptıklarını inceleyebilirsiniz. Son derece vurucu kamu spotları kullanarak halkı bilinçlendirmeyi hedefliyorlar.

Bu linkten kısa filmlerinden birini izleyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Mutlaka izlemelisiniz: http://www.youtube.com/watch?v=vp5nScG6C5g

Biliyorum yazı uzun ve sizlerde sıkıldınız ama konu önemli ve hepimizi ilgilendiriyor. Ben çocuklarımızın, hele şu anda yetişen evlatlarımızın bireysel özgürlüklerine giderek daha önem veren, özgürlüklerinin bilincinde hareket eden nesiller olacaklarına inanıyorum.

Bizlere düşen aslında onlara inanmak. Şöyle nesil yetiştireceğiz, böyle yetiştireceğiz diye garip yasaklar ve kurallar koymak değil. Güvene dayalı bir ilişki çerçevesinde onları özgür bireyler olarak yetişmelerini sağlamak ve inanmak. Sadece inanmak.

Umarım başınızı ağrıtmadım.

Sevgi ve saygı ile,

İyi ki varsınız ve hep birlikte buradayız…

* Cümleler bana değil. “Gazoz Ağacı” programı sırasında Cem Aslan’ın beni bitiren espirileri; “performansıma nazar deyecek diye korkuyorum” J J

 

Kaynakça

1.      http://www.cnnic.net.cn/uploadfiles/pdf/2009/3/23/131303.pdf.

2.      http://www.alternatifbilisim.org/wiki/T%C3%9CRK%C4%B0YE%E2%80%99DE_%C4%B0NTERNET%E2%80%99%C4%B0N_DURUMU_-_2013

3.      http://www.teknoseyir.com/103498/akilli-telefon-kullanici-sayisi-15-milyari-buldu/

4.      Subrahmanyam K. Br J Dev Psychol 2009; 27:219–245

5.      Huang G.C. J.of Adol.Health 2013

6.      http://www.eunetadb.eu/en/

7.      http://erzurummedya.com/diger-haber-kategorileri/turkiye-haberleri/3117-tecavuzler-facebook.html

8.      http://www.posta.com.tr/3Sayfa/HaberDetay/Facebook_ta_tanisti__sevisti_ve_oldurdu.htm?ArticleID=105846

9.      http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3865123/

10.   http://www.sabah.com.tr/fotohaber/ekonomi/il-il-turkiye-nufusu/40018

11.   http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22536914,

12.   http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23084164

13.   http://www.haberturk.com/gundem/haber/896216-sosyal-medyada-ordu-kurduk

14.   http://ceop.police.uk/

8 Şubat 2014 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 15 Haziran 2018 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.