Ergenler Ve Cinsellik, Genç Kızın Cinselliğini Etkileyen Faktörler
3 temel faktör ergenin psikososyal davranışlarını şekillendirir: Romantizm, İdealizasyon ve Cinsellik. Bunlar tekrar olacak ama hatırlamakta fayda var. Ergenlik temelde “Bizden bir BEN çıkarma süreci” olarak tanımlanabilir. Burada bahsedilen “Biz”, ergenin anne ve baba figürleridir. Oysa onlardan ayrılmaya ve kendini tanımlamaya başladığı, kendi beğenilerini, isteklerini ve değer yargılarını ortaya koyduğu süreçtir bu dönem.
Ebeveynlerini beğenmez ve kendi değer yargılarını oluştururken patlayan hormonları onu, içinde çıkılması zor bir paradoksun kurbanı haline getirir. Zira bu dönemde beden yetişkin bedenine benzemeye başlamasına karşılık, ruhsal yapı henüz yetişkin ruhsal yapısına benzemez.
En önemli fark bedensel değişmeye bağlı olarak ortaya çıkan dürtü patlamasıyla başa çıkacak denetim mekanizmalarının henüz gelişmemiş olmasıdır.

Prof.Dr.Süleyman Engin Akhan
Beyinin olgunlaşması 20’li yaşların başında olmaktadır. Prefrontal korteks ne yazıkki ergende en son gelişen bölgedir. Bu nedenle ergenlerin olayı özümseyip doğru kararı verme süreçleri uzundur ve bazen asla gerçekleşmemektedir. “Haz ve ödül bölgesi” olan nucleus accumbens ise erkenden olgunlaşmaktadır. Aşkın nörofizyolojisinde önemli rol oynayan dopamin denilen maddenin aşırı aktivitesi ergende zaten beyinin gelişim sürecinin bir parçasıdır, üstelik yetişkinlerde görülen prefrontal korteksin baskılanmasına da gerek yoktur, daha gelişmemiştirki baskılansın!
Böylece gerek hormonal patlama gerek beyinde var olan süreç sonucunda inanılmaz güçlü duygusal fırtınalar yaşar ergen. Yeni bir bilgi. Ergenliğin başında bu bölgede dopamin salgısının aşırı fazla olduğu gösterilmiştir. Hatta 1999 yılında yapılan bir çalışmada ergenin ilk vajinal seks deneyimi ile beyindeki dopamin reseptörlerinin (dopamin denilen maddenin bağlandığı bölge, almaç) düzeyi arasında sıkı ilişki olduğu, bu ilişkinin genetik olarak belirlendiği gösterilmiştir.
Ödül bölgesinin erken ergenlik döneminde böylesi aktif olması sonucu yapılan çalışmalar, küçük bir “ödül”ün ergenin yetişkine göre abartılı cevaplar vermesine neden olduğunu göstermektedir (Nature 2006).
Böylesi hormonal bir ortamda, idealizasyonun kamçıladığı romantizm, sonunda büyük aşklara olan çılgınca bir yatkınlığın sebebidir. Bir yanda kendini “kadın” veya “erkek” olarak ispatlamaya çalışan ergenin aşırı cinselleşmiş tutumu diğer yanda cinselliği yaşamaya imkan vermeyen romantizm ergenin içine düştüğü acımasız paradoksdur. Zaten cinsellikle harmanlandığı için böylesi ateşli bir tutku söz konusudur. Bakın cinsellik diyorum. Bahsettiğim vajinal seks değildir. Ama sevişmek dokunmak, ödül merkezi deli gibi çalışan ergen için inanılmaz bir tutkuyu alevlendirir. Ahh bir de tabii yukarıdaki hormonal ve genetik süreçler var.
İdealizasyonun tetiklediği derin romantizm, hele birde sevdiğine kavuşamıyorsa ergeni her türlü çılgınlığa iter. Karşısına çıkan engeller ise onun aşkını daha da güçlendirir.

Prof.Dr.Süleyman Engin Akhan