Ergenlerde Cinsellik, Aşk ve Cinsellik Üzerine

16
0

Romeo ve Ferhat 2013open art 210

Ergenler Ve Cinsellik, Genç Kızın Cinselliğini Etkileyen Faktörler

3 temel faktör ergenin psikososyal davranışlarını şekillendirir: Romantizm, İdealizasyon ve Cinsellik. Bunlar tekrar olacak ama hatırlamakta fayda var. Ergenlik temelde “Bizden bir BEN çıkarma süreci” olarak tanımlanabilir. Burada bahsedilen “Biz”, ergenin anne ve baba figürleridir. Oysa onlardan ayrılmaya ve kendini tanımlamaya başladığı, kendi beğenilerini, isteklerini ve değer yargılarını ortaya koyduğu süreçtir bu dönem.
Ebeveynlerini beğenmez ve kendi değer yargılarını oluştururken patlayan hormonları onu, içinde çıkılması zor bir paradoksun kurbanı haline getirir. Zira bu dönemde beden yetişkin bedenine benzemeye başlamasına karşılık, ruhsal yapı henüz yetişkin ruhsal yapısına benzemez.

En önemli fark bedensel değişmeye bağlı olarak ortaya çıkan dürtü patlamasıyla başa çıkacak denetim mekanizmalarının henüz gelişmemiş olmasıdır.

Ergenin Ruhsal Durumu ve Cinselliği Arasındaki İlişkinin Ana Hatları
Prof.Dr.Süleyman Engin Akhan

Beyinin olgunlaşması 20’li yaşların başında olmaktadır. Prefrontal korteks ne yazıkki ergende en son gelişen bölgedir. Bu nedenle ergenlerin olayı özümseyip doğru kararı verme süreçleri uzundur ve bazen asla gerçekleşmemektedir. “Haz ve ödül bölgesi” olan nucleus accumbens ise erkenden olgunlaşmaktadır. Aşkın nörofizyolojisinde önemli rol oynayan dopamin denilen maddenin aşırı aktivitesi ergende zaten beyinin gelişim sürecinin bir parçasıdır, üstelik yetişkinlerde görülen prefrontal korteksin baskılanmasına da gerek yoktur, daha gelişmemiştirki baskılansın!

Böylece gerek hormonal patlama gerek beyinde var olan süreç sonucunda inanılmaz güçlü duygusal fırtınalar yaşar ergen. Yeni bir bilgi. Ergenliğin başında bu bölgede dopamin salgısının aşırı fazla olduğu gösterilmiştir. Hatta 1999 yılında yapılan bir çalışmada ergenin ilk vajinal seks deneyimi ile beyindeki dopamin reseptörlerinin (dopamin denilen maddenin bağlandığı bölge, almaç) düzeyi arasında sıkı ilişki olduğu, bu ilişkinin genetik olarak belirlendiği gösterilmiştir.

Ödül bölgesinin erken ergenlik döneminde böylesi aktif olması sonucu yapılan çalışmalar, küçük bir “ödül”ün ergenin yetişkine göre abartılı cevaplar vermesine neden olduğunu göstermektedir (Nature 2006).

Böylesi hormonal bir ortamda, idealizasyonun kamçıladığı romantizm, sonunda büyük aşklara olan çılgınca bir yatkınlığın sebebidir. Bir yanda kendini “kadın” veya “erkek” olarak ispatlamaya çalışan ergenin aşırı cinselleşmiş tutumu diğer yanda cinselliği yaşamaya imkan vermeyen romantizm ergenin içine düştüğü acımasız paradoksdur. Zaten cinsellikle harmanlandığı için böylesi ateşli bir tutku söz konusudur. Bakın cinsellik diyorum. Bahsettiğim vajinal seks değildir. Ama sevişmek dokunmak, ödül merkezi deli gibi çalışan ergen için inanılmaz bir tutkuyu alevlendirir. Ahh bir de tabii yukarıdaki hormonal ve genetik süreçler var.

İdealizasyonun tetiklediği derin romantizm, hele birde sevdiğine kavuşamıyorsa ergeni her türlü çılgınlığa iter. Karşısına çıkan engeller ise onun aşkını daha da güçlendirir.

Ergen Cinselliğini Etkileyen Temel Psikososyal Faktörler
Prof.Dr.Süleyman Engin Akhan

Ergen cinselliğini etkileyen diğer faktörler: Aile ve Arkadaşlar

Şimdiye kadar ergen cinselliğinin değişmesi mümkün olmayan ortak paydalarını paylaştık. En azından ergenlikte ortaya çıkan bazı davranış modellerinin alt yapısını anladığınızı düşünüyorum.

Şimdi sıra geldi sürekli konuşulan ve sosyokültürel bağlamda toplumsal değişiklikler gösteren ama ergen cinselliğini doğrudan bir şekilde etkileyen faktörlere. Bu faktörler temelde ikiye ayrılır: Aileye ait olanlar ve arkadaşlara ait olanlar.

En önemli faktör tahmin etmişsinizdir, ailedir. Aile ile çocuğun iletişimi, ailenin çocuk üzerindeki “kontrol” mekanizmaları ergen cinselliği ve cinsel davranış modelleri üzerine doğrudan etkir. Burada “kontrol” kelimesinden hemen çocuğu ile ilgilenmeyen bir ebeveyn gelmesin gözünüzün önüne. Aşırı kontrol, çocuk üzerinde aşırı denetleyici bir “anne baba modeli”nde en az diğer model kadar çocuğu gereksiz risk almaya itebilir. Ve yukarıda defalarca tekrarladığım mekanizmalar doğrultusunda inadım inat bazı ilişkiler yaşamasına sebep olabilir. Evladınızla iletişiminiz bu noktada son derece önemlidir. Böylesi bir konuda ahkam kesecek değilim ama iletişiminizin koptuğunu anladığınızda lütfen profesyonel bir yardım almaktan kaçınmayın.

Sosyoekonomik yapı ve aile bireylerinin cinselliğe bakışı diğer önemli faktörlerdir. Örneklemek gerekirse ablasının cinselliğe yaklaşımı doğrudan kız kardeşini etkiler. Benzer durum erkek çocuklar içinde geçerlidir.

Din ve ailenin dini konularda ki tutumu doğal süreç içinde ergenin cinselliğini etkiler. Bununla birlikte ailenin dinsel bazlı olsun olmasın “ahlaki” tutumu son derece önemlidir. Aşırı tutucu ve serbest tutum, her ikisi de ergenin cinsel davranışlarını hedeflenenin aksine bir tarafa yönlendirebilir.  Diğer taraftan ilginç olarak, eğitim süreci uzadıkça ergen cinselliğini ve olası deneyimlerini ertelemektedir.

Sosyal Medya ve Ergen Cinselliği

Ancak bu beylik faktörlerin yanında tartışılması gereken önemli faktörlerden biri sosyal medyanın etkisidir. Yurdum topraklarında sıklıkla muhafazakar aile yapısı etkin olsa da, kanımca uzun vadede Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçlarının ergen cinselliğine etkisinin araştırılması gerekecektir. Zira aile yapısı ne olursa olsun basit bir telefondan bile koca bir “dünya”ya ulaşan ergen burada kendine arkadaşlar edinmektedir. Bu durum tüm toplumsal yapıyı derinden etkilemektedir. Zira gerek batı gerek doğu literatürüne baktığınızda ergen cinselliği üzerine etkili en önemli faktörün “arkadaş” kavramı olarak vurgulandığını görebilirsiniz. Bugün geldiğimiz noktada sormamız gereken “hangi arkadaşlar?” sorusudur. Klasikleşmiş kitap bilgisini hatmederseniz “efendim arkadaş seçimi önemlidir, aile bu konuya dikkat etmelidir” falan filan anlatılır. Ama sosyal medyanın gelişmesi ile bu beylik önermeler değişime mahkumdur. Şimdi bambaşka bir gerçekliği yaşıyoruz. Gerçeklik kavramı ne kadar uyuyor bilmiyorum ama örneğin kızınızın Facebook’da kimlerle tanıştığını nasıl denetleyeceksiniz? Nasıl içinize kurt düşürdüm mü? İnanın bunu kıllık olsun diye yapmıyorum. Açıkçası konu Avrupa ve Dünya ergen kongrelerinde de ateşli biçimde tartışılıyor. Varılan somut sonuç yok. Konu çok taze ve son derece önemli. Zaman içinde ana hatları ve yapılması gerekenler ortaya çıkacaktır. Bizlerde sizlere aktaracağız ama şu anda el yordamı ile ilerlediğimiz bir mecra. Yazdıklarımı sadece dip not olarak değerlendirin ve çocuğunuzla bu konuda konuşun. Sanal ortamdaki profillerin önemli bölümünün gerçek olmadığını mutlaka söyleyin. Kitabı yazarken ulaştığım bilgiyi bilin ve çocuğunuzla paylaşın: Türkiye’de 61 milyon Facebook hesabı, 43 milyon kullanıcı var! İnanılmaz rakamlar değil mi?

Türkiye’de Ergen Cinselliği

Sanırım tam da bu noktada, ülkemize dair bazı verileri paylaşmak faydalı olacak. Bilmiyorum farkındamısınız ama 2008 yılı verilerine göre Türkiye nüfusunun %15’ini ergenler oluşturuyor. 12-19 yaş arası 10.500.000 gencimiz var.

Yine 2008 yılında Başbakanlık tarafında yaptırılan ve 5765 ergen ile konuşularak hazırlanan “Türkiye’de Ergen Profili” araştırmasına göre, gençlerimizin %85’i evlilik öncesi sekse karşı. Valla ben çalışmayı okudum. Burada bahsedilen yine vurgulamak istiyorum vajinal ilişki. Yine 3 farklı araştırmaya göre lise ve üniversite öğrencilerinin yaklaşık %25’i cinsel ilişkide bulunuyor.

Diğer taraftan ergenlerimiz oldukça bilgisiz. UNFPA in 2007 yılında yaptırdığı araştırma oldukça değerli.  Türkiye’de ulusal düzeyde 15-24 yaş arası gençleri temsil eden ilk çalışma. Üniversite gençlerinin sadece %40’ı çocuğun rahimde geliştiğini biliyor! Çalışmaya katılan kadınların %25’i üreme organlarının isimlerini bilmiyor. Gebeliğin ne zaman oluştuğunu bildiğini iddia eden gençlerin ise sadece %25’i doğru biliyor.

İyi bir veri ise ankete katılan gençlerin %90’ının “Kadının erkekten kondom kullanmasını isteme hakkına sahip olduğunu” ifade etmiş olması. Bu arada gençlerin 2/3’ü şimdiye kadar en az 1 kez sevgilileri olduğunu ifade etmişler. Ve sevgilisi olan bu gençlerin yarıya yakını bir kez cinsel ilişkide bulunmakla dahi gebe kalınabileceğini bilmiyor.

Bu veriler okullarda üreme sağlığı derslerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyması açısından çok önemli. 

24 Eylül 2012 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 09 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.

Bir cevap yazın